İthamlar ve gerçekler (2)
İtham:
“Din bütünüyle Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın” mealindeki ayeti “herkes Müslüman oluncaya kadar onlarla savaşın” şeklinde anlayamayız. Bence ‘din özgürlüğünün olduğu ortam sağlanıncaya kadar” şeklinde anlamak gerekiyor.” (Hayrettin Karaman, Polemik Değil Diyalog, sayfa 40)
Cevap:
Bu sözümde bir yanlışlık yok, eğer “bütün insanlar Müslüman oluncaya kadar onlarla savaşın” diye bir emir olsaydı İslam devletleri, Müslüman olmayan bireylere ve devletlere hayat hakkı tanımaz, onlarla barış ve güvenlik anlaşmaları yapmazdı. Ayrıca “dinde zorlama, zorla ve korku ile dine sokma” yasak olduğu halde insanlar zorla dine sokulmuş, inanmadığı halde inanmış gibi görünmeye zorlanmış olurlardı. İlgili âyetler, hadisler ve tarih bir arada değerlendirildiğinde varılacak sonuç şudur: Müslümanlar zulüm ve baskı ortadan kalkıncaya kadar, imkanları müsait ise bunları yapanlara karşı savaşmak durumundadırlar. Zulüm ve baskı yoksa, başka dinlere mensup olanlarla, Müslüman olmalarını sağlamak için savaşılmaz.
İtham:
“...Yani burada epeyce bir insan Müslümanlarla birlikte cennete giriyor fakat bunlar Müslüman değil." (Hayrettin Karaman, Polemik Değil Diyalog, sayfa 24)
Cevap:
Müslüman olmadığı halde cennete girecek çok insan var, itham eden bunu bilmiyor mu? Allah Teâlâ kitabında “Peygamber gönderip dinime davet etmediğim kimselere azap etmem” buyuruyor. İki peygamber devrinin arasındaki boşlukta yaşamış olan ve İslam döneminde yaşadığı halde içinde bulunduğu şartlar engellediği için İslam daveti kendilerine ulaşmamış bulunan kimseler (ehl-i fetret), mezhebimizin İmamı Ebu Mansur Mâtürîdî’ye göre, Allah’ın varlık ve birliğine inanırlar, akılla bilinebilecek iyilikleri yapar, kötülüklerden uzak dururlarsa kurtuluşa ereceklerdir (TDV İslam Ans. Fetret maddesine bakınız). İmam Gazalî’ye göre İslam geldikten sonra da yine içinde bulunduğu şartlar yüzünden davet kendilerine yeterli bir şekilde (doğru ve üzerinde düşünmeyi tahrik edecek nitelikte) ulaşmamış olanlar inanmakla yükümlü değildirler.
İtham:
“Müslümanların çoğu ‘Peygamberin, bütün din sâliklerini İslâm’a çağırdığına’ inanırlar.” (Polemik Değil Diyalog, s. 35)
“Peygamberimiz ‘Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor, ‘Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor.” (Polemik Değil Diyalog, s. 35)
Cevap.
Anılan kitaptaki konuşmamda, bu cümlelerden önce “tek seçenek olarak” ifadesi var. Evet Peygamberimiz kâfirleri tek seçenek olarak İslam’a çağırmadı; ya Müslüman olun, ya cizye vererek hakimiyetimiz altında kafir olarak yaşayın; eğer bunları yapmaz da bize düşman olursanız, barışa yanaşmazsanız savaşırız” dedi. Cihad ve davet için gönderdiği ashabına da bu talimatı verdi.
İtham:
“Diyaloğun hedefi, tek bir dine varmak, dinleri teke indirgemek olmamalı.” (Polemik Değil Diyalog, s. 36)
Cevap:
Evet bu söz bütün dinlerin mensuplarına yöneliktir. Diyalogun bir amacı karşısındakini kendi dinine davettir; ama diyalog yalnız bunun için yapılmaz, ortak ve meşru bazı işler görmek, bazı hizmetler yapmak, bazı problemleri çözmek, birbirini anlamak ve tanımak.. için de yapılır. Ayrıca dinler birleştirilerek bir tek din de yapılamaz. Karşındakini dinine davet edersin, ama kabul etmezse yine başka maksatlarla –zorunlu ise veya İslamî amaçlar bakımından faydalı görürsen– diyalog yaparsın.
İtham:
“Kur’ân-ı Kerîm’de Ehl-i Kitab’la ilgili devamlı vurgulanan şey; ALLAH’a iman, âhirete iman ve amel-i salihdir. Kur’ân birçok âyette bunu söylüyor; yani ‘Peygambere iman edin’ demiyor.” (Polemik Değil Diyalog, s. 37)
“Peygamberimiz: ‘Yahudi mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor, ‘Hıristiyan mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor. Diyor ki: ‘Yahudiler ve Hıristiyanlar tek Allah’a inansınlar, ahrete inansınlar ve kendi kitaplarında da bulunan iyiliklere göre yaşasınlar; beni de sahtekârlıkla, yalancılıkla itham etmesinler. Getirdiğim kitabın da şuradan buradan çalıntı olduğunu söylemesinler.’ Dolayısıyla; ‘Bu takdirde onlar da cennete giderler’ demiş oluyor.”
“Şimdi bir adam hem ehl-i kitap olur hem de kâfir olmayabilir mi? Evet, bu mümkün. Bunun delili, işte o 62. ayettir. Bu ayete göre Allah’a şirksiz inanan, ahirete iman eden kâfir değildir.”
Cevap:
Ehl-i Kitab’ın; ALLAH’a iman, âhirete iman edip amel-i salih işlemeleri halinde kurtulacakları Kur’an’da açıkça ifade ediliyor (Bakara: 2/62; Maide: 5/69). Ancak ben, birçok yazımda ve başta adını zikrettiğim kitabımda (Diyalog ve Kurtuluş Tartışmaları) şunu söyledim: O ayetler, Peygamberimiz hakkında doğru ve yeterli bilgi sahibi olamayanlar hakkındadır. Peygamberimiz hakkında doğru bilgiye sahip olduğu halde ona iman etmeyenler kâfirdir ve kurtuluşları yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.