Geçmiş ve gelecek
Siyasetimize geçmişteki tecrübelerimiz ve bilgi birikimimiz yön veriyor. Bunları doğru kullandığımızı kabul etsek bile geleceğe yön verenlerin kuyruğuna takılmış olmaktan kurtulamıyoruz. Ayrıca geçmişi kendi sınırlı ufkumuza hapsediyor ve gelişmeleri bir adım değil iki adım geriden takip ediyoruz. Kutsal saydığımız değerler, daha iyiye götürmek bir yana, ayaklarımızdaki prangalara dönüşüyor. Bir taraf inançları sadece şekle indirgerken diğer taraf cumhuriyetin kuruluşunu bir başlangıç, o günkü şartları ve bu şartlar altında alınan kararları değişmez bir referans sayıyor.
Çatışan taraflar ortak bir noktada buluşuyor. Çağımızın yükselen değeri olan zenginlik tüm değerlerin önüne çıkıyor ve her başarılı hareket ya da kişinin arkasında, bir gölge gibi yok edilemeyen, paraya yönelik hırs gözleniyor. Muhtaçlara yardım için kurulan vakıfların, ülkenin geleceğine yön vermek iddiasındaki Ergenekon tipi gizli örgütlenmelerin, ülkenin bölünmesini engellemek için yapılan mücadelenin ortak paydasında, davaya hizmet edecek değil, kişisel zenginlik sağlayacak eylemler gözleniyor.
Yolsuzluklar hoş görülemez ve önlemesi gerekir ama yolsuzlukların ortadan kalkmasıyla ülkenin varlığını sürdüreceği, başarılı olacağı düşüncesi yanlıştır ve ne zaman böyle bir iddia ortaya atılsa gerçek sorunların gündemden düşeceğini ve halkın ilgisinin bu konulara yöneleceğini düşünüyor ve üzülüyorum. Bir ülke bu gibi yolsuzluklarla batmaz ve bunların önlenmesiyle sorunlarını çözmüş sayılmaz.
Gazetelerin bir sayfasında şöhretlerin aşk hikayeleri, diğer sayfalarında alışılmış ekonomi analizleri, yolsuzluklar, siyaseti yönetenlerin beyanatlarıyla değerlendirilen haber ve analizler yer alıyor ve geleceği geçmişin bir devamından ibaret sayıyoruz.
Her yeni gün bir öncekinden farklıdır ama bazen bir çağ değişimi yaşanır. Eski yapılar ve bu yapıların sonucu olan ilişkiler tümüyle değişir. Genelde büyük savaşlar sonrası yepyeni bir dünya kurulur. Savaş olduğu için değişiklik yaşanmaz, değişim zorunlu olduğu için savaş gerçekleşir. Bu açıdan bakıldığında ülkedeki gizli örgütlerin tasfiyesi hukuku üstün kılan bir siyasi iradenin varlığı değil bunların çağın gidişine uygun olmamasıdır. Benzer darbe teşebbüslerinin başarısı, kadrolarının yetenekli olmasından değil, zamanın şartlarına uygun olmasındandır.
Önümüzdeki dönem yeni bir devlet ve millet tanımını getirecek, geçmişteki tanım ve kavramlar tarihe karışacaktır. Bu yeni tanımda birlikte yaşamanın gerekçesi aynı din, dile sahip olmak ya da aynı soydan gelmek olmayacaktır. Devletler aynı siyasi hedefleri paylaşanların bir araya geleceği birliktelikler oluşturacaktır. Serbest rekabet piyasada faaliyet gösteren işletmeler açısından geçerli, devletin görevleri açsından gereksiz sayılacaktır.
Bu geleceğe ait bir öngörüdür ve doğruluğu her zaman tartışılabilir. Ancak eğer gelecek geçmişin tekrarı olmayacaksa yeni dünya düzeni ve bu düzeni sürdürecek kurallar hakkında tahminlerde bulunmak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.