Türkiye solunun ‘Kürtçü’ ihaneti
Yukarıdaki başlıkla yazıyı yazalı üç yıldan fazla olmuş... İyi niyetinden şüphemiz olmayan bazı solcu yazarlar o yazıya cevap vermeye kalkmışlardı... “Siyasî Kürtçü hareket Türkiye solunun rahminde büyümüştür” ifademizden rahatsız olmuşlardı...
Hele bir de yazıyı “Maalesef Türkiye komünistinin dönüp dolaşacağı yer ’Kürtçü’dükkânıdır” şeklinde bitirmemiz gereksiz bir alınganlığa yol açmıştı... Oysa bu bir iddia değil, düpedüz tespitti... Bugün geldiğimiz nokta bunu teyit etmeye yetiyor...
‘PKK’ya tutunan radikal sol’ yazımızda PKK’yla Türkiye radikal solu arasındaki ilişkiyi her iki organizmanın karşılıklı yarar sağladığı ‘simbiyotik’ ilişkiye benzetmiştik... Peki bugün olana bitene bakarsak şu satırlarda haksız mı çıkmışız: ‘Karşılıklı yararlanma ilişkisi’ ancak bugünü izah eder, yarın için ’garanti’anlamı taşımaz... Bu örgütler, memur ve işçi sendikaları, dernekler, meslek odaları, şımaran ve büyüyen bölücü dalga karşısında ‘ortaklık’tan ‘marabalık’ düzeyine evrildiklerini, karşılıklı bağımlılığın ‘tek taraflı hizmet’e dönüştüğünü fark ettiklerinde belki de çok geç kalmış olacaklar... Bölünmeyle kurtulamayacaklar, yutulmuş olacaklar...
Kendisini ‘sol’ olarak niteleyen radikal legal-illegal örgütlerin PKK lehine itiraf edilemeyen seyrini çıplak gözle bile teşhis edebilirsiniz... Devletle kalan eski hesabı görme saplantısı ve sözde emek dayanışması, söz konusu örgütlerin hem mücadele yöntemini, hem de dilini PKK’ya ciro ettirmiş gibi... Elbette istisnaları var ama büyük çoğunluğun ve özellikle ‘sivil toplum kuruluşları’nın bölücülüğe nasıl lojistik sağladığı artık gizlenemeyen bir gerçek... Legal örgütlerin yönetim kademelerinde PKK eğilimli olanların gittikçe ağırlık kazanması ‘yutulma’nın derecesini gözler önüne seriyor... Radikal sol, ‘yararlanayım’ derken, yutuluyor...
* * *
TİP’in 1967-69 yılları arasındaki Doğu mitingleri parti içindeki sosyalistlere göre ‘ilk kitlesel muhalefet’ti ve Kürtlerin aydınlanma ve bilinçlenmesine ivme kazandırmıştı... Bu mitinglerin sağladığı büyük motivasyonla Devrimci Doğu Kültür Ocakları kurulmuştu... İleride Dev-Genç’e dönüşecek olan Fikir Kulüpleri Federasyonu, sosyalist Kürtçüler adına verimli bir okul olacaktı...
Türkiyeli Marksistlerin kafası iyice karışıktı... Marksizme göre milliyetçilik düşman bir ideolojiydi ama Kürt milliyetçiliği ‘ezilen ulus milliyetçiliği’ olduğu için hoş görülebilirdi!.. Kürtlere bağımsızlık öngören Mahir Çayan’ın THKP-C’sine göre Atatürk’ün ‘küçük burjuva milliyetçiliği’ Doğulu halkların aydınlanmasında işe yarayacağından kullanılabilirdi!..
Deniz Gezmiş’in THKO’su da çelişkilerle doluydu... Mahkemelerdeki savunmalarla birlikte Hüseyin İnan’ın ‘Türkiye Devriminin Yolu’ dergisindeki Mart 1972 tarihli yazısı da delil niteliğindeydi... İnan, devletin başka hiçbir halka demokratik hak ve özgürlükler tanımadığını, bütün ulusları asimile etmeye çalışarak, Türkleri imtiyazlı duruma getirdiğini ve çözümün ‘bölgesel özerklik’ olacağını iddia ediyordu...
* * *
Türkiye solunun içinde gelişim evresini tamamlayan bölücüler, özellikle 1974’ten sonra kendi adlarıyla ortaya çıkmaya başladılar... 1980’e kadar, ‘etkili’ diyebileceğimiz ondan fazla örgüt peydahlandı... KAWA’dan Tekoşin’e, Rızgarî’den Devrimci Demokratlar’a, TKSP’den KUK’a, Ala Rızgarî’den PKK’ya kadar ne kadar örgüt çıktıysa hepsinin ortak özelliği şuydu: Kurucularının ve yöneticilerinin tamamı Türkiyeli sosyalist hareketlerin içinden çıkmıştır...
Dün, Türkiye sosyalist hareketi güçlüydü ve gelişim evresine ihtiyacı olan ‘bölücü Kürtçü aydın’ın, soğuk savaş döneminin bu sıcak kucağına ihtiyacı vardı... Bugün ise bu ilişkide ihtiyaç sahibi olan Türkiye radikal soludur... Çünkü Marksizmin dünyadaki yenilgisinden sonra iyice küçülmüştür ve varlık-yokluk arasına sıkışmış kalmıştır... Bölücü Kürtçü hareketinin diriliğine ve enerjisine gıpta etmektedir... O yüzden bu ilişkiyi sürdürebilmek ve iş birliği yapabilmek hayatî öneme sahiptir... Türkiyeli sosyalist hareketlerin pek çoğu bölücülerin göstereceği himmet karşılığında her türlü marabalığa razıdır ne yazık ki...
Dün bunları söylerken haksız mıymışız?
* * *
Bugün tehlike daha büyük... Artık radikal sol değil, merkez sol da yutulma tehdidi altında... Sağ iktidarlar karşısında sürekli başarısız olunması, yılgın seçmen bloklarında büyümekte olan ve ‘Türkiyelileşme’ maskesine bürünmüş bölücü hamleye eklemlenmeyi cazip hâle getiriyor... Bölücü hareket, ülkedeki sol muhalefetin temsilcisi apoletine kavuşuyor gittikçe... Sendikalar, meslek odaları, dernekler, üniversite hareketleri derken, siyaset kurumu da bölünme aşamasını geride bırakarak yutulmaya doğru hızla ilerliyor...
Beceriksiz ve vıcık sağ iktidarlar, okuma özürlü milliyetten nasipsiz İslâmcılar ve devletle hesaplaşmadaki aczini PKK iş birliğiyle gidereceğini zanneden sığ solcuların getirdiği nokta burası...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.