Cizre yalancısı
"Bu eli silahlı, roketatarlı çocuklar da nerden çıktı böyle? Niye mütemadiyen hendek kazıp duruyorlar, niye yollara mayın döşüyorlar?” diyeceğine “Sonuna kadar savaş” diyor.
Bunu diyen Selahattin Demirtaş...
12 Ağustos 2015... Cizre Belediye Başkanı “özerklik” ilan ettiğini söylüyor ve belediyenin iş makinelerini hendek kazmakla görevlendiriyor.
Bu asayişlik ve kamu kaynaklarını terör faaliyetine seferber etme çabası HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanıyor.
“Cizre’de ne oldu?” demiyor, “Cizre’yi savunan çocuklarımız katlediliyor” diyor.
Sokakları teslim alıp kurtarılmış bölgeler ilan eden YDG-H militanlarının hangi dış düşman tasallutuna karşı bölgeyi savunduğunu açıklamıyor.
Cizre’deki roketatarlı militanların önderi konumunda bulunan bir genç (ilginçtir, soyadı da “Genç” bu genç militanın), uydu telefonuyla PKK televizyonunun canlı yayınına bağlanıyor ve gözyaşları içinde“200-300 kişi burada sıkışıp kaldık, hepimizi teslim alacaklar. Arkadaşlarımız teslim olmak istemiyor... Acil yardım bekliyoruz!” diyor... “Acil yardım ekibi” olarak Eş Başkan Selahattin Demirtaş ve HDP milletvekilleri bölgeye koşuyor.
Sokağa çıkma yasağı bulunan Cizre’ye girip, roketatarlı militanları devletin elinden alacaklar...
Mithat Sancar da orada...
Rakik ve duyarlı Mithat Sancar...
Oturup Bachmann’ları, Pavese’leri, Tezer Özlü’leri, Plath’ları konuşabileceğiniz ve “intihar ne trajik bir cesaret çizgisidir” tespitini yapacağınız Mithat Sancar... (Oturduk, konuştuk, bu tespiti yaptık. Oradan biliyorum...)
İlginçtir, her şeyi (hayatı, sanatı, şiiri) sorgulayan Mithat Sancar, “Bu çocukları gencecik yaşta hayattan vazgeçirip ölüm makinesine dönüştüren motivasyon nedir?” diye sormuyor... Emniyet görevlileriyle dalaşıyor.
HDP’li bakanlar da orada... Devletin iki bakanı, devlete karşı roketatarlı nümayişe geçmiş PKK militanlarını kurtarma seferberliğinde...
Hiçbiri de asıl soruyu sormuyor: “Bu gençler niye, kime karşı silahlandı? Bizim ne işimiz var burada?”
Dün, İçişleri Bakanlığı, Cizre’de sokağa çıkış yasağının gerekçesini açıkladı.
Bölgede binlerce kilogram patlayıcı ele geçirilmiş. Onlarca roketatar... Yüzlerce otomatik silah... Kazılmış yollar... Tecrit edilmiş mahalleler. Ve korkuyla bekleşen Cizre halkı... Gıda yardımı götüren araçlar yakılıyor, yaralıları almaya giden ambulanslar taranıyor, geçiş noktalarına döşenmiş mayınlar patlatılıyor.
Meşru siyasetten gelen, dolayısıyla kamu düzeninden yana olması gereken Demirtaş, hâlâ ve ısrarla, “yönetme iddiası”nda olan PKK’ya savunuyor. “Bin yıl da geçse, PKK var olacak”mış...
PKK niye var olacak?
Dahası, hangi hakkın iadesi için savaşacak ya da savaşıyor?
Efendim, “halkların barışı...”
Halktan haraç toplayarak, yol keserek, trafik denetlemesi yaparak, karakollara saldırarak, yola mayın döşeyerek, uykuda polis öldürerek, sivilleri tarayarak, mütemadiyen iç savaş çağrısı yaparak mı sağlayacaksınız halkların barışını?
Bodrum’u, Cizre’nin akıbetiyle tehdit ederek mi? “Sokağa dökülün” çağrıları yaparak mı? PKK saldırılarını “kutlu eylemler” saymaya devam ederek mi?
HAMİŞ: Özgür Gündem gazetesi ve Demirtaş kafası, terör faaliyetlerinin tümünü “kutlu eylemler” olarak değerlendiriyor. Halkın öldürülmesine cevaz vererek “halkların barışını” sağlayacağını söyleyen yalancılar konsorsiyumu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.