Hayırdır Aydın Bey?
Sizin hayatınız mektup yazarak mı geçecek Aydın Bey? Çok değil, birkaç hafta önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan tehdit dozu yüksek bir mektup yayınlamış, hangi “siyasal/ideolojik pozisyonu” temellük ettiğinizi açıklamıştınız. Açıkça, PKK’dan ve paralel örgütten yana tavır almıştınız.
Bu kez, “tornistan mektubu” geldi.
Hükümete (ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a) sesleniyorsunuz.
İyi ilişkiler kurmak istiyorsunuz? Geçmişe sünger çekmek istiyorsunuz. “Yeni bir başlangıç” yapmak istiyorsunuz. Ve anlayış bekliyorsunuz.
Olabilir...
Düne kadar “savaş dili”ni tercih ediyordunuz. Elinizin altındaki medya organlarıyla hükümete (ve bu hükümeti ortaya çıkaran sosyolojiye) karşı amansız bir mücadele yürütüyordunuz.
Seçim, iddialarınızın altını boşalttı.
Daha doğrusu, halk, sizi (ve iddialarınızı) açığa düşürdü.
Sandıktan umut ettiğiniz sonuç çıksaydı daha zalim daha kıyıcı, daha gayrı ahlaki bir yayıncılık tutumunu benimseyecektiniz.
Şimdi barış çubuğu uzatıyorsunuz, “Yeni bir başlangıç yapalım. Hukuk içinde yürüttüğünüz bütün mücadelelere destek verelim” diyorsunuz.
Fakat “inandırıcılık” gibi bir sorununuz var Aydın Bey.
Naçizane, iki gün önce bu sütunda paylaşmıştım:
Sağa sola “müptezel, şerefsiz, alçak” diye çemkiren tetikçilerinizle mi yapacaksınız yeni başlangıcı?
Neredeyse soluk alış verişi bile “manipülasyon” kokan iliştirilmiş ve eklemlenmiş çalışanlarınızla mı yapacaksınız?
Eski mahallesine küfrederek “kariyer” elde eden kifayetsizlerle mi yapacaksınız?
Mehmet Yakup Yılmaz gibilerle mi yapacaksınız?
Hadi yeni bir başlangıca imza atın da... Gezi’den başlayarak desteklemedik “çapul hareketi”, desteklemedik “darbe girişimi”, desteklemedik “terör faaliyeti” bırakmadınız... Bir “imar izni” için olmadık rezillikleri sergilediniz... Bir “kırık cam” için dünyayı başımıza yığdınız... Teröriste “terörist” dememek için bin dereden su getirdiniz... Hususi yayınlarınızla manipülasyonun ve algı operasyonunun dibini buldunuz...
İsrailciyle İsrailci, paralelciyle paralelci, İngilizciyle İngilizci, PKK’lıyla PKK’lı, Koray Çalışkan’la Koray Çalışkan oldunuz...
Nasıl inandıracaksınız samimiyetinize?
HAMİŞ:
Haklısınız. Çok pis yakalandım. “Türkçen bozulmuş” diye birilerine şarlarken, aynı hataya ben düştüm. Oda TV’yi tebrik ediyorum. Hakikaten büyük iş (!) başardılar
Kendimi şöyle savunabilirim: “Öyle berbat işler yapıyorlar ki, bizim Türkçemizi de bozdular...” Bu savunma komik kaçar, biliyorum.
Benim başıma gelen, biraz da bilinçaltının oyunu. Fıkrada olduğu gibi, “Otobüs bekliyordum desem, inanmayacaksınız.” Fakat ben, gerçekten de otobüs bekliyordum. “Tekme atmak” ifadesini kullanan zata, “O iş öyle olmaz, böyle olur... ‘Tekme atmak’ ifadesi kullanılmaz” demek için oturmuştum masaya, kendimi öyle şartlamıştım. Kınadığım şey başıma geldi. Yakalandım. Bir kez daha tebrik ediyorum Oda TV’yi.
Fakat şunu sormadan da geçemiyorum:
Bozuk Türkçesi gündeme getirildiğinde savunma pozisyonuna geçtiğiniz zatın bozuk tıyneti için de bir hassa geliştirmeniz, bir çift söz söylemeniz gerekmez mi?
Mahut zat, fi tarihinde, “Ne yani Sayın Baykal, şantajcılara boyun eğecek misiniz? İstifa ederek kasetçilerin işini kolaylaştıracak mısınız?” diye gaz veriyordu. Sonra fikir ve ahlak değiştirdi: “Bir dakika orada oturamazsınız Sayın Baykal. Koltuğu Kemal Kılıçdaroğlu’na bırakmanın yeri ve zamanıdır” demeye başladı.
Burada bir problem görmüyor musunuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.