Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bir yanak alayım!

Bir yanak alayım!

Bazıları tabii, “Erdoğan, Obama’dan yanak aldı” konusunu önemsiyor. Önemlidir. Süklüm-püklüm Başbakanlar döneminden bugünlere geldik. 

Rahmetli Bülent Ecevit’in, Clinton karşısındaki ezik ve mahviyet barındıran duruşunu hatırlayalım.

Nezaketli ve zarif bir insandı.

İstese de cabbar bir tavır sergileyemezdi.

Diyeceksiniz ki, “Bu nezaketini ve zarafetini, başörtüsüyle Meclis’e girmeye kalkışan Merve Kavakçı’ya karşı neden sergileyemedi?”

Haklısınız.

İstese de sergileyemezdi. Ankara’daki hava, nasıl derler, sisli ve pusluydu. “Merve Kavakçı o haliyle Meclis’e girerse, dünyanın sonu olur” düşüncesine inandırılmıştı. Dik duruş sergileyemedi. Hır çıksın istemedi. Kolay yolu seçip “Burası devlete meydan okunacak yer değildir” dedi ve meseleyi kapattı. Oysa Meclis, tam da devlete meydan okunacak yerdi. Belki öyle emir aldı. Bilmiyorum. Ölmüş gitmiş adam, arkasından konuşmak gibi olmasın. Sonuçta kaybetti...

Erdoğan’ın tavrı elbette önemlidir de, G20 bağlamında konuşacağımız en önemli konu, sinik ve kişiliksiz muhalefetin sergilediği anlaşılmaz tavır bence...

Bunu konuşalım.

Türkiye’nin yol almasının bazı arkadaşları niçin rahatsız ettiğini anlamaya çalışalım ama her defasında olduğu gibi yine anlamayalım. Çünkü anlaşılır bir tavır değil bu... “1 milyar dolar için IMF’ye avuç açan Türkiye” görüntüsünden, dünyanın en önemli zirvesine ev sahipliği yapan ve eşitler arasında başat aktör haline gelen Türkiye görüntüsüne...

Bu tablo niçin rahatsız eder Kemal Kılıçdaroğlu’nu?

Devlet Bahçeli niçin hop oturup hop kalkar ve ağzını bozma gereği duyar? 

HDP’nin Eş Başkanları niçin mutsuzluğa gark olur?

Ben anlayamadım. Siz anladıysanız izah ediverin lütfen.

Zirvede birçok konu konuşuldu.

Küresel eşitsizlik, yoksulluk ve dünyanın baş belası olan “terör” olgusu... Bu bağlamda, Fransa’daki saldırı da gündeme geldi ve terörle mücadelede Türkiye’nin tutumu örnek gösterildi.

Hayır, bunlar olmamış... Türkiye’nin tutumu örnek gösterilmemiş...

Daha doğrusu, matbuatın bir kesimi bunlar olmamış gibi davranmayı tercih etti.

Romantik isyankâr Can Dündar eliyle paralellerin kontrolüne giren Cumhuriyet gazetesiyle, zaten bir “paralel organizasyon” olan Kemalist Sözcü gazetesi, Paris’teki saldırıdan Türkiye’yi sorumlu tutan haberler yaptılar.

Saldırganlarda sahte Türk pasaportu çıkmış.

Bu haber, Sözcü’ye ait...

Dikkatinizi çekerim, “sahte pasaport...” (Peki, gerçek pasaportlarında hangi ülkenin ismi yazıyor?)

Romantik isyankârın gazetesi Cumhuriyet de, saldırganların bir ara Ege bölgesinde eğleştiklerini yazmış.

Kaynak ne?

Kaynak, Sırbistan’da yayın yapan bir gazete...

Suriye’den gelen teröristler, epey bir süre Ege bölgesinde ikamet etmişler, hücresel faaliyette bulunmuşlar. “Paris barbarlığında Türkiye-Suriye bağlantısı büyüyor”muş.

Bu bağlantı büyümüyor... Böyle bir bağlantı yok... Siz büyütüyorsunuz. Hâlâ utanmadan “Türkiye terörü himaye eden ülke” operasyonuna içerik ve malzeme üretiyorsunuz.

Bir diğer ifadeyle, ülkenize ihanet ediyorsunuz.

Çünkü, vaktiyle yanağınızdan makas alan “Pensilvanyalı zat” böyle yapmanızı istiyor

Demek ki ne yapmak gerekiyormuş?

MİT TIR’larına yapılan baskın ve “Türkiye IŞİD’e silah gönderiyor” kampanyasıyla birlikte, olmayan Türkiye-Suriye bağlantısına ilişkin “sorumsuz yayıncılığı” da paralel terör örgütü soruşturmasına dâhil etmek gerekiyormuş.

Bakalım o zaman kim kimin yanağından makas almış olacak!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi