Nasuhi Güngör

Nasuhi Güngör

Mazeret değil, ittifak üreten Türkiye

Mazeret değil, ittifak üreten Türkiye

Yıllardır yakın coğrafyamızda olup biteni, bunların bize olan etkilerini, değişim dinamiklerini ve tüm bunların ortak bir gelecek parantezinde birleşip birleşmeyeceğini anlamaya çalışıyorum. Kuşkusuz her şeyi kontrol etmek ya da yönetmek, anlamsız ve haddi aşan bir iddiadır. Ama nereye gidiyoruz, ne oluyor ve ne olacak sorularını sormazsanız, başkalarının insafına kalırsınız.

Türkiye, neredeyse tüm kodları alt üst edilmiş, zihin dünyası parçalanmış bir coğrafyanın tam ortasında varlığını sürdüren bir ülke. Üstelik bu parçalanmanın bitmesi yönündeki beklentilerin de merkezi. Tam da bu nedenle etrafına sürekli parçalanmayı yenileyen unsurlar, sorunlar ve tuzaklar yerleştirilmiş. Ne zaman bunları aşmaya kalkışırsa başına yeni bir çorap örülüyor. Ne zaman kafasını kaldırıp kendisine yöneltilen tuzakları boşa çıkarmak istese, bir yenisi kuruluyor.

Bunları Türkiye’nin mazeretleri olsun diye sıralamıyorum. Aksine Türkiye mazeret gösterme hakkı olmayan bir güç olarak bu coğrafyada varlığını koruyor. Bugüne kadar sorumluluk almamak için öne sürdüğü her mazeret, başına yeni belalar açtı.

Mesele şudur. Yaklaşık bir asır önce imparatorluğu parçalamanın son büyük hamlesi olan tuzaklar, bugün gerek Türkiye’nin içinde, gerekse yakın çevresinde yeni bölünmeler icat etmek için tekrar kuruluyor. Siyasi sınırlarımız ve yakın coğrafyamızda yaşayan Kürtlerin bir bölümü, bu planın bir şekilde parçası olarak sahnede yer alıyorlar.

Mazeret sıralamak kolay. Ayrılıkçı bir siyasi hareket var. Üstelik bu hareketin çok farklı biçimlerde görünse bile giderek benzeşen kolları var. Bağımsızlık istiyor. Bunun için yıllardır teröre başvuruyor. Bölgede ve dünyadaki pek çok güç merkeziyle geçici ya da kalıcı ittifaklar kuruyor. Bu da Türkiye’nin varlığını ve birliğini ciddi ölçüde tehdit ediyor. Bunların hepsi doğru. Endişelerimiz de sonuna kadar haklı. Ama kimse kusura bakmasın, bir yönüyle de hepsi mazeret.

Türkiye, herhangi bir sorunu mazeret gösterip açıklama, bahane sayıp savuşturma lüksüne sahip bir ülke olsaydı Gezi olaylarında paramparça olurdu. 17-25 darbe girişiminde ayakta kalamazdı. Dün Irak’ta, sonra Mısır’da, yanı başımızda Suriye’de olanlar bizim de başımıza gelirdi. Denenmedi mi, hem de kaç kez. Yine denenecek mi, hiç kuşkunuz olmasın.

Burada yapılması gereken, tüm bu mazeretleri bir kenara bırakıp kendi içimizde ve yakın coğrafyamızda yeniden ortak kader parantezi açacak adımlar atmak. Tam 20 yıl Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtleri yok sayıp hakaret ederken, nihayet son yedi sekiz yıldır birlikte davranmanın gücünü keşfetti. Hala bilgi kirliliği, önyargılar devam etse de işte tablo ortada: Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi, üstelik çok ciddi bir krizde, kelimenin tam anlamıyla Türkiye’nin yanında davranıyor. Bölgesel Kürt yönetimi lideri Mesut Barzani’nin ziyareti ve zamanlaması da çok net mesajlar taşıyor. Bu ziyarete hem HDP’den, hem MHP’den tepki gelmesi ise başlı başına çok anlamlı!

Keşke Türkiye, sadece Kuzey Irak’ı değil, yakın coğrafyamızdaki tüm Kürtleri kuşatan bir hamleyi, çok geç bile olsa inşa etmenin gayretinde olsa. Serinkanlı olalım. Birileri binlerce kilometre öteden gelip bu coğrafyada, burnumuzun dibinde ittifaklar kuruyorsa, bu bizim ayıbımızdır. Bir daha deneyelim, yeniden ve bıkmadan. Çünkü coğrafya kaderimiz ve biz bunu tersine çevirmek için yanlış işlerle uğraşmak yerine, bizi geleceğe taşıyacak ittifaklar kuralım.

Çok zor değil. Mazeretlerimizin ise karşılığı yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nasuhi Güngör Arşivi