Vah be! Oh be!
Vah be o yakılan canımız Kur’anlarımız için.
Vah be, o güzelim cami için. Mihrabı, minberi, penceresi, kapısı için...
Vah be Sur’un mektebe giden ve gidemeyen çocukları için.
Vah be sokağa çıkan her çocuğunu yüreğinde sancı gibi yaşayan Sur’un anneleri için.
Vah be Sur’un savaş meydanına dönmüş sokakları, yanmış, yıkılmış evleri için.
Vah be Sur’un çarşıları, iflas eden ama ertesi gün dükkanının yakılmasından korktuğu için isyanını haykıramayan esnafı için.
Vah be!
***
Ve
Oh be!
Oralardan bir ses çıktığı için.
Şahismail Bedirhanoğlu ne zaman konuşacak diye bekliyordum.
Oraların, iş dünyasının ağası sayılır.
16 saatlik arada bir esnafa mikrofon uzatıyor gazeteci, korkuyor adamcağız, katili biliyor ama “Kimin olduğunu siz bilirsiniz işte, diyor, bana söyletip de canımdan etmeyin” diyor hal diliyle.
Ama adınızın önünde anlı-şanlı Doğu ve Güneydoğu İş Adamları Dernekleri Federasyonu Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu sıfatı varsa, siz konuşmalısınız.
Oh be!
İşte konuşmuş.
Dün Star muhabiri Erdinç Akkoyunlu’nun haberi onun şu günler için gerçekten değerli sözlerine yer veriyordu. Onları aynen almak ve mesela “Hendeklerin ardından” röportajlar yayınlayan Hasan Cemal’in bilgisayarına kapak yapmak istiyorum.
İşte şu sözleri:
“Artık, HDP’ye oy vermiş önemli bir kesim de PKK’ya, ‘Sana oy verdim hayatımı niye mahvediyorsun’ diye çıkışıyor.”
İşte şu sözleri:
“En yüksek oy aldıkları yerde halkın yaşamını cendereye sokarak yaşanmaz hale getirdiler. Halk, bir nevi cezalandırıldığını düşünüyor ve bunu kabullenemiyor. Silvan’da, Nusaybin’de, farklı yerlerde halk bu zulmü yaşadı. Silvan’da o üç mahalle tamamıyla harap oldu. Devlet, 2.5 milyon TL yardım gönderdi.”
İşte şu sözleri:
“Çözüm sürecinde dışarıdan yatırımcı geliyordu. Bizden iş isteyen insanları, iş bulmuş olarak görüyorduk. Hendekler üzerinden başlayan çatışma ve şiddet, toplumu derinden sarstı. Biz iş camiası olarak, sivil alanlarda çatışmaların yaşanmasına karşıyız. Bu hendeklerin Kürt toplumunun önemli bir talebi olabilecek siyasal statüye de, ekonomik olarak da katkı sağlamayacağını düşünüyoruz. Çözüme hendek atlatmayın.”
İşte şu sözleri:
“Suriçi’nde benim 103 yataklı bir otelim var. Değeri 8 milyon dolar. Kapıya, kilit vurduk, 58 çalışanı ücretsiz izne çıkarttım. Suriçi’nde 7 Haziran’dan bu yana 361 iş yeri iflas etti. 56 iş yeri başka semtlere taşındı. Kalanlar da yoksullukları nedeniyle ölümle baş başa yaşamak zorunda.”
Ve işte şu sözleri:
“Sırça köşkünde oturup, oradaki yaşama övgü yazanlar var. Onlara diyorum ki, ‘Suriçi’ne gelin’... ‘Orada yaşam inşa ediliyor’ diye yazanlar, gelin Suriçi’nde kalın. Sabah kalkın evin önünde hendek, bir yanda bomba, bir yanda mayın. Gelin bunu bir yaşayın. Bu güzellemeleri yapanları buraya davet ediyoruz.”
Bu çağrıyı ben kaç zamandır Selahattin Demirtaş’a, HDP’li milletvekillerine yapıyorum: Gelin yaşayın Sur’da, üç gün, beş gün... Dağdakiler gelsin yaşasın Sur’da, YDG-H’nin bıçkınlarını savaş alanına süreceklerine...
Hasan Cemal’e Sur’da küflü peynirli kahvaltı sunmuş sözümona Komün yöneticileri... (bkz. t24’teki Sur izlenimleri)
Yazık, Fatih Paşa Camii’nin feryadını yazmadı Hasan Cemal. O Caminin mushaflarının, minberinin, mihrabının gözyaşını yazmadı. Bombalı hendekler arasından okula gitmeye çalışan çocukların yürek ürpertisini yazmadı.
Sur’da bile sözümona komüncülerin himayesinde gazetecilik yaptı. “Hendeklerin meşruiyyeti”ni anlatmaya çalmıştı. Yazık.
***
Bir önerim var:
Devlet, tıpkı Van depreminden sonra yaptığı gibi yeni bir Sur, Silvan inşa etsin ve halka “İşte yeni evin” diye çağrıda bulunsun. Bakalım sözümona komüncülerin sözümona hakimiyeti altında çete elemanları dışında bir tek Allah’ın kulu kalıyor mu?
Sonra Sur, Silvan, vb. örgütün komün ve hendek vahşetinin sembolü olarak müze haline getirilsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.