Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Pol Pot Selo

Pol Pot Selo

Halkın onurlu direnişi sürecekmiş... Böyle müjdeliyor Selahattin Demirtaş... Ve ekliyor: “Gençler hendek kazıyormuş, halk barikat kuruyormuş... Başka bir yol gösterin, onu yapsınlar...”

Bu Selocan zekâmızla alay ediyor.

Başka bir yolu “halk” dediğiniz kişilere siz göstereceksiniz beyefendi... Halk, o yolu bulun, “terör” dışında da bir “seçenek” olduğunu idrak edin ve ona göre bir “pozisyon” alın diye sizi seçip Meclis’e gönderdi.

Biricik mücadele yöntemi öldürmek midir?

Kentleri yaşanamaz hale getirmek midir?

Güvenlik güçlerine mayınlı tuzaklar kurmak mıdır?

Cami kundaklamak mıdır?

Hangi düşüncenizi meşru kanallara dökemediniz, hangi taleplerinize olumlu cevap alamadınız ki, “kamu düzeni”ni zaafa uğratacak eylemleri “çıkış yolu” olarak görüyorsunuz?

Niçin Meclis’tesiniz?

Halkın taleplerinin takipçisi olmayacaksanız, yasal ve anayasal süreçlerin yanında durmayacaksanız, legal mücadele yöntemlerini benimsemeyecekseniz, PKK terör örgütünün “halkla iliştiler şubesi” gibi çalışmayı sürdürecekseniz, niçin oralardasınız? Niçin Meclis’te o yemini ettiniz?

Gençler hendek kazıyormuş, halk barikat kuruyormuş...

Tahfif edeceğiniz bir konu mudur bu?

Ortalığın “köstebek tarlasına” çevrilmiş olmasını önemsiz mi görüyorsunuz?

O gençlere, “Elinizdeki o roketatarla da ne öyle? Yüzünüz niye maskeli? Niye yollara mayın döşüyorsunuz? Niye asker-polis öldürüyorsunuz? Niye çorbacı çıraklarını kurşunluyorsunuz? Niye etrafı yakıp yıkıyorsunuz? Niye cami kundaklıyorsunuz?” diye sormayacak mısınız?

Kim adına savaşıyor o gençler?

Kim adına öldürüyor?

Kim adına yakıp yıkıyor?

Bu asayişsizliklere neden olanlara “gençler” diyecekseniz, barikatların arkasındaki keskin nişancıları “halk” diye geçiştirecekseniz, devriminizin şerrinden kaçıp asker ve polisin bol olduğu güvenli bölgelere sığınan insanları (ki, bunlara “Kürt halkı” deniyor) hangi adla anacaksınız?

Sur’dan, Cizre’den, Nusaybin’den, Silvan’dan kaçan binlerce insan asayiş kuvvetlerinin bulunduğu bölgelere sığındı beyefendi.

Sayıları 300 bini bulmuş durumda...

Ellerinde bavulları, yatak denkleri, yiyecek sepetleri yollara düştüler...

Sizden kaçıyor bu insanlar.

Devriminizden kaçıyor.

Kızıl Kmerler’inizden kaçıyor.

Kurmayı düşlediğiniz “Pol Pot rejimi”nden kaçıyor.

Kendi mahallelerinde, kendi ilçelerinde, kendi şehirlerinde mülteci konumuna düşürüldüler.

Kobani’ye, Tel Abyad’a, Afrin’e gitmiyorlar... Rojava devriminin özgür havasını solumak istemiyorlar... Asker ve polise sığınıyorlar... Hayatta kalmanın garantisi olarak yine devleti görüyorlar. Hani, “TC” diye tahfif ettiğiniz devleti...

Bu tablo size bir şey anlatmıyor mu?

Efendim, geri adım atmayacaklarmış... Geri adım atmak, bu tarihi dönemin şerefine yakışmazmış, halk elbette bu “onurlu ve görkemli direnişe” sahip çıkacakmış...

Bırakın “halk”ı da, önce kendiniz sahip çıkın bu onurlu ve görkemli direnişe...

Direnişinize (uyguladığınız sistematik teröre) sahip çıkmasını beklediğiniz halk sizden kaçıyor...

Madem bu tarihi dönemin şerefine uygun bir iş yapmak istiyorsunuz...

Bu onurlu ve görkemli direnişi, biraz da, oturduğunuz lüks muhitlerde sergileyin...

Hendek siyasetini biraz da oralara taşıyın...

Sur’daki, Silvan’daki, Cizre’deki garibanların yakasını bırakın.

Hendeklere barikatlara biraz da kendi çocuklarınızı gönderin... El bebek gül bebek yetiştirdiğiniz, kolejlerde okuttuğunuz, ülke dışına tahsile gönderdiğiniz çocuklarınızı...

Görelim “devriminizin” samimiyetini!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Kekeç Arşivi