Hadi anca gidersiniz!
Önce, dinlediği konuşmanın işine gelen bölümünü iktibas eden “erazil” taifesine bir çift söz söyleyelim:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başkanlık sitemi üniter yapıyı bozmaz...” diyor. Gayet açık... Yani, idari yapıyı değiştirirken ille de var olanı bozmanız gerekmiyor.
Burada anahtar ifade, “üniter yapı...”
Neyi ikame etmek istediğiniz değil, nelerden taviz vermeniz gerekmediği anlatılıyor.
Çok speküle ettiğiniz, “Bak, gördünüz mü? Bilinçaltını nasıl da dışa vuruyor!” diye yaygarayı kopardığınız örnek (Nazi Almanyası örneği), üniter yapıyı muhafaza ederek de pekâlâ idari yapının değiştirilebileceğine ilişkin bir “önermeye” işaret etmektedir. Başka da bir anlama gelmemektedir. Kafanıza göre hüküm çıkarmayın.
Nitekim, aynı konuşmada, ABD’deki “örnek” de zikrediliyor; ABD’nin üniter yapıdan ödün vermeden bu işi hale yola koyduğu belirtiliyor. Neden, “Bak, gördünüz mü? Bilinçaltını nasıl da dışa vuruyor! Türkiye’yi hangi ülkeye benzetmek istiyor!” diye itiraz etmiyorsunuz?
Terör meşrulaştırıcısı Hasan Cemal, “Bakalım saray yazarları bu işin içinden nasıl çıkacak!” diyor.
Bütün darbeleri desteklemiş, bütün muhtıralara omuz vermiş, askerin siyasete müdahalesinde boncuk bulmuş tescilli bir darbeci olarak sen bu ağır yükten nasıl kurtulacaksın? “Paşasının gazetecisi” imajını sırtından nasıl atacaksın?
Başarsaydınız, Nazi Almanyasından besbeter bir “Baas rejimi” kuracaktınız. Generallerden umudu kestiniz, bu hülyanızı PKK üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz; “Sakın silah bırakmayın. Ne karşılığında silah bırakacaksınız ki?” diye terörist ayartarak...
Efendim, Erdoğan’ın tahayyülündeki tek adam rejimi...
Geçmişlerindeki “tek adam rejiminden” hiç rahatsızlık duymamış, Türkiye’nin kurtuluşunu hâlâ 30’ların altın çağında arayan CHP’li bir kardeşimiz de böyle söylüyor. Erdoğan’ın tahayyülündeki tek adam rejimi, Hitler rejimine benziyormuş...
Bırak Erdoğan’ın tahayyülünü muhterem... Sen “fiiliyat”tan haber ver. “Ulu önder” ifadesini (“Führer”in Türkçe karşılığıdır) nereden, kimden, hangi faşist cumhuriyetten tevarüs ettiğinizi anlat... Hem “İstiklal Mahkemeleri” eliyle tahkim edilen sıkı düzeni savunacaksın (ülkenin kurtuluşunu 1930’lara dönmekte arayacaksın), hem de “Hitler rejimi” diye bıdı bıdı edeceksin.
Sizin konuşmaya bile hakkınız yok...
Peki, her gün “yaratıcı” faşizan başlıklar atan Kemalist gazetenin konuşmaya hakkı var mı? “Öteki”ni aşağılamayı ilericilik, çağdaşlık, devrimcilik sayan, neredeyse küfürsüz cümle kuramayan Beyaz Türk mahallesi sakinlerinin hakkı var mı? “Erdoğan demokrasi dışı yöntemlerle mutlaka indirilmelidir” diyen sosyalist teorisyenlerin hakkı var mı? Neredeyse her yazısını “Sonu Menderes gibi olacak” cümlesiyle bağlayan Cemal Paşa torunlarının hakkı var mı? Kurdukları dikey faşizan örgütlenmeyi “hizmet hareketi” diye yutturan takıyyeci mülaanecilerin hakkı var mı? Altı ayda bir darbeye aşeren Doğan Medya Grubu memurlarının hakkı var mı? Ki, Paşa’nın Başkan’ı hizaya sokmuş olmasını “demokrasinin zaferi” diye alkışlamışlardı utanmaz herifler...
Biri de çıkmış (Doğan Medya Grubu’nun bir tetikçisi), “Daha düne kadar başkanlık sistemini destekliyordum... Hitler Almanyası benzetmesinden sonra bu kararımı gözden geçireceğim” diyor.
Lütfediyor...
Erdoğan’ın konuşması karşısında tüyleri diken diken olan bu zat, e-muhtıra yayınlandığında, “Ne yani, muhtıraya karşı olduğumuzu söyleyeceğiz de, ötesini söylemeyecek miyiz?” buyurmuş, ötesini de söyleyerek Yaşar paşasının muhtırasına sahip çıkmıştı.
Bunlar Türkiye’yi faşizm tehlikesinden koruyacaklar...
Hadi anca gidersiniz.
Siz önce “Türkiye Türklerindir” bayrağının altından çıkın.
Ki, söz söylemeye yüzünüz olsun.
Şekvacı göründüğünüz Naziler de sizin yaptığınızı yapıyordu; “Almanya Almanlarındır” diyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.