Sizin delikanlılığınız süngü görünce biter
Genelkurmay Başkanlığı, gazeteci Hasan Karakaya için taziyede bulunmuş.
Normal ve olması gerekli bir davranış sergilemiş...
Hayır, böyle olmamalıymış.
Hasan Karakaya gibi şedit, ağzı bozuk ve “bayrak düşmanı” bir gazeteci için böyle bir girişimde bulunulmamalıymış.
Taziye mesajını ileten Özkürkçü Paşa’ya saydırıp duruyorlar... Ki, tanıdığım en beyefendi, en nazik askerlerden biridir.
Kendileri çok nezahetli, öyle ya... Hiç “şedit” değiller, ötekinin dünya görüşüne son derece saygılılar ve müthiş bayrak severler...
Hasan Karakaya’nın bayrak düşmanlığını bilmiyorum ama bazılarının bayrak logolu gazetelerinde hangi haltı karıştırdıklarını, kimlere (hangi bayrak düşmanı çevrelere) servis yaptıklarını, hangi bölücü ve yıkıcı düşünceleri seslendirdiklerini, kimlere bağlama çaldırdıklarını çok iyi biliyorum.
Bir ara, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e sardırmışlardı.
Hilmi Paşa, “Asker yasama ve yürütmenin emrindedir” demişti. Demokrasilerde askerin nerede durması gerektiğini işaret etmişti.
Bağışlanamaz bir hataydı.
Naçizane, ben de şu soruyu sormuştum:
Neden celadetinizi, öfkenizi, küfürlerinizi siyasetin emrine girmiş generallere yöneltiyorsunuz da, darbeci generallere karşı kırılgan bir teslimiyetçilik sergiliyorsunuz?
Doğan Güreş’e etek giydirmiştiniz... Bir de “Tak Şak Paşa” diye lakap takmıştınız... Darbeye kalkışmayan Yaşar Büyükanıt ve Hilmi Özkök’ü neredeyse maskaraya çevirmiştiniz. Rüştü Erdelhun’u asacaktınız da, asamadınız. Alttan gelecek tazyikten korktunuz.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e, sırf esnaf hediyesi kabul etti diye dünyanın hakaretini ettiniz. Bu kadar da celil ve delikanlıydınız. Ama rüşvet alan, sırasında hepinizi hizaya sokup “Al o kalemi...” diyen darbeci generallerin karşısında süt dökmüş kediye döndünüz.
Siz darbe yapan generalleri seversiniz, öyle ya.
Sizin delikanlılığınız, süngü görünceye kadarmış.
Murat Belge performans sanatçısı olsun
Beni yanıltmadı... “Hitler bahsi üzerinde tepinmeye devam edecek” demiştim.
Devam ediyor...
Zaten Murat Belge ironi yapsın, eşsiz mizahını konuştursun, geyiğin dibini bulsun diye birileri siyaset yapıyor.
Hiçbir konuda elini taşın altına koymamış, yaralı parmağa işememiş, “Şu işin ucundan bir tutuver” dendiğinde, “Gezi’ciler kızıyor, mahalleliler tartaklıyor, akil adamlıktan istifa ediyorum” diye kaçmayı tercih etmiş birinden beklenen budur:
Performans sergilemek...
Murat Belge de, iki gündür, yaşına başına bakmadan, “Koca adam oldum, hâlâ 20’li yaşların haylazlığını sürdürüyorum, kurtulamadım gitti şu sinik ve kinik ruh haletinden” demeden, performans sergilemeye devam ediyor.
Evet, yazı yazmıyor... “Performans sergiliyor.”
Niye bu yeteneğini sahnelere taşımıyor?
Birilerinin bir açığını (bir gafını) bulup üzerinde laf çevirmeyi entelektüel faaliyet sayan bu adam, ilginçtir, ironinin belini kıracağı konulara ise hiç girmiyor...
Haysiyetli bir performans sanatçısı, “Hitler” benzetmesini alay mevzuu ettiği kadar, “Erdoğan, demokrasi dışı yollarla mutlaka indirilmelidir” beyanatı için de bir çift söz söyler; oradan da mizah malzemesi çıkarır.
İşte sana ironi yapma fırsatı...
Sergilesene sanatını...
Konuştursana eşsiz mizahını...
Erdoğan’ın “Hitler” demiş olmasını sinik ve çirkin bir alaycılıkla diline dolayan Profesör Murat Belge, her hücresiyle “Ben darbeciyim” diye bağıran adamının “zavallıca” direktifinde tehlike görmüyor, bunu eşsiz mizahına malzeme yapmıyor.
İyi ki Oğuz Atay vakitlice gitmiş de, bu sefil hallerini görmemiş!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.