HDP’nin kopuşu
Ne dersiniz, Selahattin Demirtaş, önümüzdeki herhangi bir seçim kampanyasında “Türkiyelileşme” temasını kullanır mı? Kullansa herhangi bir karşılık üretir mi?
O gün o temayı kullanmanın ne kadar samimi olduğu da sorgulanabilir ama o günden bu yana Demirtaş dahil - ya da pek azı müstesna- HDP kadrolarının “Türkiyeli” bir dilin çok uzağına düştükleri aşikar.
Başka yerlere oynuyorlar.
Suriye ile gelen konjonktür Kandil’in ayarını değiştirdi, HDP kadroları kendilerini Kandil’e göre ayarladı ve kanaatimce “duygusal kopuş” Kürtlerde değil ama HDP’de gerçekleşti.
Onların şu anda Türkiye içindeki birinci misyonları, ellerinde bulunan kürsüleri (parlamenterlik, belediye başkanlığı vs.) Türkiye ile hesaplaşma ve muhtemel bir “kopuş” için uluslararası destekler oluşturma istikametinde kullanmak.
İkincisi de, Kürt halkını etkileyerek “Türkiye’den kopuş”un arkasında bir “Kürt halk iradesi” bulunduğu izlenimi vermek.
Allah’tan ki Kürt halkı en azından “Kopuş” projesinde HDP ile de PKK ile de aynı düşüncede değil. Bölgede yapılan kamuoyu araştırmaları bile halkın yüzde 92’sinin “Ayrılmak”tan yana olmadığı sonuçlarını veriyor.
Örgüt halk üzerinde çok çalıştı. Bazen tehditle, bazen siyasi bilinç empozesi ile çoğu zaman bölge çocuklarını dağa çıkarıp halkta çocukları üzerinden aidiyet oluşturmakla, bazen sadece “Kürt aidiyet”ini kullanarak ve bunların hepsi ile birlikte “Devlet adına yapılan yanlışlar - ret, inkar, asimilasyon ve yanlış terörle mücadele” zemini üzerinde çalıştı, çalıştı, çalıştı. Bunun bölgede ve tüm Kürt oylar üzerinde HDP’ye önemli bir temsil imkanı sağladığında kuşku yok.
Ancak tüm bu temsiliyet, aynı zamanda “Kürtler’i alıp başka dünyalara taşıma yetkisi” anlamına da geliyor
mu diye sorulursa, işte orada her şey değişiyor.
Kürt halkı Ak parti döneminde gördü ki devlet değişebilir.
Barış sürecinin ardından başlayan terör tırmanışı yine halka gösterdi ki örgüt, devletten çok daha sorumsuzca bir zulmün aracı haline gelebilir.
Sokağına, evine, çocuğuna el koyan bir örgüt var bölge halkının önünde şimdi ve halk devletin gelip sokağını, evini, çocuğunu bu örgütün elinden kurtarması beklentisi içinde.
Halk “Bu örgüt bölgede iktidar olursa” gibi bir korkuya sürüklenmiş bulunuyor.
Bence bölge halkındaki asıl “duygusal kopuş”un örgüte karşı gerçekleştiği vakıasını yaşıyoruz.
İşin garibi, halkın bölgeden milletvekili seçip temsil etsinler diye Ankara’ya gönderdiği HDP milletvekilleri de ilçelere el koyan silahlı örgütün levazımatçıları haline gelmiş durumdalar. Halk bunu da görüyor.
Mesela halk HDP’ye, “Örgüt bu ilçelerde hendek kazarken neredeydiniz? Belediye araçları hendek kazma işinde rol alırken, ilçelerin caddelerine sokaklarına patlayıcı yerleştirirken neredeydiniz?” diye soruyor.
Ve halk yine devletten “Niye bu örgütün böylesine silahlanmasına göz yumuldu?” diye hesap soruyor. Güvenlik güçlerine “Neden geç kaldınız?” diye sitem ediyor.
Halk doğum için HDP kadrolarını değil, hasta için belediye kadrolarını değil, devleti çağırıyor. Çünkü HDP’nin “halka hizmet” diye bir derdinin olmayacağından emin. HDP niye var, terör örgütü niye var? Bu sorunun cevabı Kürt halkı nezdinde nedir? Pozitif bir cevabı var mı bu soruların?
Örgüt eşittir terör... Halk nezdindeki kanaat, seslendirilsin seslendirilmesin budur.
HDP çok kötü bir sınav verdi, gitti örgüte eklemlendi. Ben “Türkiyelileşme” tema’sı ile ulaştığı toplum tabanının da çoktan HDP’nin altından kaydığı kanaatindeyim.
Soru şu: Acaba HDP’nin hali, anlık bir bilinç kayması mı, yoksa küresel odakların vaatlerine bağlı bir stratejik tercih mi?
Bunun doğru okunması ve ona göre de tedbirler alınması gerekiyor.
Devlet, güvenlik operasyonlarında çok, çok, çok daha titiz olmak zorunda. Terörle mücadelenin ana hedefinin, Kürt halkını örgüt zulmünden kurtarmak olduğu bilincini asla ve asla kaybetmeden... Ve bunu dosta - düşmana sürekli anlatmak kaydıyla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.