Nur Serter olarak Murat Belge Girdi!
Girdi! “Cuma namazı izni” meselesine de girdi! “Türkiye’nin halleri”nden bir “hal” olarak gördüğü Cuma namazı izni tartışmasına girdi ve dudaklarda buruk bir gülümseme bıraktı.
Önce dinler ve inançlar konusunda tafsilatlı ansiklopedik bilgiler sunacaktır elbette; Tevrat’ta şöyledir, Tekvin bölümünde şunlar yer almaktadır, oysa globalizasyon çağında durum farklıdır, Aziz Pavlus’un çabasıyla şunlar olmuştur, vs... (“O kadar da boş değiliz. Biz de birtakım şeyler biliyoruz” demeye getiren satırlar... Nerden bakarsanız bakın, acıklı bir kendini gösterme çabası...)
Murat Belge’dir.
Kültürünü konuşturacaktır ki, söyledikleri konusunda etki uyandırabilsin. (Bir de ironik tabii... Mizahını konuşturmasa olmaz. Hem ironik, hem de rahat... “Bakın ben en karmaşık ve zor meseleleri bile konuşma diliyle, basitçe anlatabiliyorum” rahatlığı içinde...)
Peki, Profesör Murat Belge Cuma namazı izni konusunda ne söylüyor?
Profesör Nur Serter ne söylüyorsa (ya da ne söyleyecekse), onları söylüyor.
Mesela şunları söylüyor: “İsteyenlerin namaza gidebilmesine cevaz veren yeni bir düzenleme yapılırsa, kısa zaman sonra, namaza gidenlerin gitmeyenlerin çetelesini tuttuğu bir aşamaya da gelebiliriz.”
Esasında bir “tehlike”ye dikkat çekiyor.
Her an “gerçekleşebilir” bir tehlike bu...
Çünkü “gerçekten adım adım İslâmî hayat tarzını bütün topluma empoze etme siyaseti uygulayan bir iktidar sözkonusu. Bu, birilerinin temelsiz korkusu filan değil; gerçekten böyle...”
Böyle diyor Murat Belge.
Siz bu satırların ona ait olduğuna inanmayabilirsiniz.
Ben de inanmıyorum...
Daha doğrusu, inanmak istemiyorum.
İnanırsam, zekâma hakaret edilmiş hissedeceğim.
Çünkü o zaman “Murat Belge sizin koyduğunuz yerde değil. Ona biçtiğiniz konumdaymış gibi yaparak durumu idare etti. Asıl Murat Belge budur!” diyeceklerdir ve haklı çıkacaklardır.
Hele, “iş”in (yani “mesai” denilen şeyin) en az ibadet kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştığı bir bölüm var ki, gerçekten içler acısı... “Adım adım İslâmî hayat tarzını bütün topluma empoze etme siyaseti uygulayan bir iktidar” Koskoca Murat Belge’ye şunu dedirtiyor: “Cuma iyi de, işler diye bir şey var...”
Pekâlâ bu önermeden yola çıkarak, şunu söyleyebilirsiniz:
İşler iyi de, ibadet ihtiyacı diye de bir şey var.
Bir “öncelik” tartışması yapmadığımız için, bu itirazın bir anlamı yok. Ama Murat Belge böyle bir cevabı hak ediyor ve ne yazık ki insanı bu “sığlığa” icbar ediyor.
İçine Nur Serter kaçmamış Murat Belge’yle bazı konuları konuşabilirsiniz.
Konuşabilirdiniz.
Başına bu hal geldikten sonra (içindeki Nur Serter’i çıkardıktan sonra), bu zemin tamamen ortadan kalktı.
Mesela, “laiklik” konusunu, “indirgemeyen” bir Murat Belge’yle konuşabilirsiniz... Ama “İslâm’a göre, laiklik diye bir şey olamaz. Siyasetle din iç içedir. İç içe olmalıdır” diyen (bu indirgemeyi yapan) bir adama bir şey anlatamazsınız. Hele “seküler hayatın şartı laiklik değildir; laiklik olmadan da insanlar pekâlâ dünyevileşebilir, dünyevileşmişlerdir” sonucunu çıkarmasını hiç bekleyemezsiniz.
İşin tuhaf tarafı ne, biliyor musunuz?
Bu “cahil cesareti” tanımına uygun (yani “teoloji”nin kafasını gözünü yaran) yazı, “hoca efendi gönüllüleri”nin çıkardığı bir gazetede yayınlanıyor...
Bu da hoca efendilerinin cezası olsa gerek...
HAMİŞ:
Konunun buralara geleceğini bilseydim, yazının başlığını, “Bir ceza olarak Murat Belge” koyardım. İyi de olurdu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.