HDP’nin “Alevi kontenjanı”ndan Eş Başkanlığa getirilmiş en atarlı milletvekili Figen Yüksekdağ, dün HDP Kadın Meclisi toplantısında konuştu. (“Alevi kontenjanı” lafını diline dolayacak Heval’lere peşin hatırlatma: Bu söz ulu önderiniz Abdullah Öcalan’a aittir... “Adamlarına” kimlerin milletvekili seçileceğini buyururken, Figen Yüksekdağ’ın Aleviliğini hususen zikretmiştir... Gidin önderinize şarlayın!)

Figen Hanım üzgündü.

Ses tonuna da yansımıştı bu hali...

Mikrofonların karşısına geçti ve acıdan kırılmış bir ses tonuyla şunları söyledi: “Ne yazık ki, üzülerek söylüyorum, vahşet bodrumundakileri kurtaramadık...”

Bir evin bodrumuna sığışmış (!) “eli silahlı” sivil vatandaşlardan söz ediyordu.

Hani, “Ambulans istiyoruz, burada yaralılar var, devlet bizi öldürecek” diye yaygarayı koparmışlardı; ambulans gönderilince de zırh delici özelliği bulunan ağır silahlarla ateş açmışlardı.

O “siviller” işte... HDP’nin büyük bir kurtarma faaliyetine” giriştiği, aralarında terör örgütü yöneticilerinin de bulunduğu “siviller...”

Figen Hanım, “kurtaramadık” diyor.

Kurtaramadınız, evet...

Hendek ve barikat kurmakla görevlendirdiğiniz, kutlu faaliyetleri nedeniyle “alınlarından değil, ellerinden öptüğünüz” 700 küsur genci de kurtaramamıştınız.

Kurtarmak elinizdeydi oysa...

Başlarına gelecekleri bildiğiniz halde, ölüme yolladınız.

İlaveten, yüzlerce güvenlik görevlisi, terör örgütünün kurşunlarına hedef olmuş yüzlerce sivil vatandaş... Çocuklar, yaşlılar, hamile kadınlar... Onları da kurtaramadınız. Kurtarmak istemediniz. Asker ve polis öldükçe, yayın organlarınızda zafer çığlıkları attınız; şehitlerden söz ederken, PÖH ve JÖH sıfatlarını kullandınız.

Kendinizi kurtarabilecek misiniz?

Döktüğünüz timsah gözyaşları sizi kurtarmaya yetecek mi?

Kürt ve Türk halkının ilencinden nerelere, hangi güvenli bölgelere kaçacaksınız?

Kaçabilecek misiniz?

HAMİŞ:

Paralel örgütün oyuncağı haline gelmiş CHP’liler, Kemalist tabanın eleştirilerinden kurtulmak ve “Bunlar hâlâ Atatürkçüymüş” dedirtmek için, Atatürk’e benzerliğiyle nam yapmış bir oyuncuyu getirtip grup toplantısında ön sıraya oturtmuşlar...

Canlı yayında Zeynep Bayramoğlu söz etmişti.

Tam da, CHP’nin içinde bulunduğu içler acısı “hal”i konuşuyorduk.  “Şaka yapıyor” diye düşündüm.

Ertesi gün, gazetelerde resimlerine gördüm.

Şaka değilmiş!

Mavi gözlü, sarı saçlı bir adam bulmuşlar, kaşlarını maşayla kıvırıp Atatürk’e benzettikten sonra, Kemal Bey’in konuşma yaptığı kürsünün karşısına oturtmuşlar.

Fikir kimden çıktı, bilmiyorum.

Muhteşem bir fikir...

Bir vakitler, “dünyanın en saçma seremonisi” yarışması vardı.

Birinciliği, yanlış hatırlamıyorsam, sandaldan indirilip Samsun’da karaya çıkarılan Atatürk büstü (yani o seremoninin fotoğrafı) kazanmıştı. O yarışma bugün yapılsa, birinciliği tartışmasız “CHP Grup Toplantısında Çakma Atatürk” fotoğrafı alırdı.

Bomba haberi şimdi veriyorum:

Kemal Bey, Atatürk’e bağlılığını göstermek için, konuşmasını tamamladıktan sonra kürsüden inip, bir süre “çakma Atatürk”le görüşmüş. (Fotoğrafta, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ihtiramla Atatürk’ün eline eğilirken görüyoruz. Yüzünde gururlu bir gülümseme... Vallahi yalan söylemiyorum. İnternetten bu görüntülere ulaşabilirsiniz.)

Kemal Bey’in, Atatürk’e ne söylediğini çok merak ediyorum

Mutlaka, “Aziz Atatürk... Bizi paralel örgütün himayesine girmekle ve mezhepçilik yapmakla suçluyorlar. Atatürkçüleri partiden tasfiye ediyormuşuz... Oysa bakın, sizinle ne güzel konuşuyoruz!” demiştir.

Bunu bile demiştir!