Katil
Biraz gecikmeli oldu ama, olsun...
Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı Süleyman Soylu’yu tebrik ediyorum... “Katil orada oturuyor” diyerek, Selahattin Demirtaş’ı işaret ettiği ve genel kurul süsü verilmiş “teröre destek toplantısı”nı deşifre ettiği için...
Bir tebrik de, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na..
Hep “sırıtık” ve “mutlu mütebessim” bir çehreyle dolaşan Kılıçdaroğlu, “hendekteki arkadaşlarına” sahip çıkan DİSK genel kurulunda da aynı mutlu mütebessim çehreyle boy gösterdi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “katil” diyen terbiyesizleri alkışladı... (İki tebrik arasındaki kinaye farkını algılamaktan aciz “kaşar hanımefendi”ye selam olsun... O kendini bilir!)
Bir tebrik de, DİSK’teki yoldaşlara...
Devrime giden yolu “kısalttığı” için sahiplendiğiniz kaos politikaları, günü geldiğinde “emekçileri” vuruyor... Bugüne kadar hep böyle oldu.
Niye doğru dürüst sendika olmayı denemiyorsunuz da, darbe ve kaos politikalarına “yancı” yazılıyorsunuz?
12 Eylül’ün gadrine uğradığınızı söylüyordunuz...
12 Eylül’ün anayasasına sahip çıktınız.
Katillerinizden hesap soracaktınız...
Katillerinizden hesap soran hükümetlerle cebelleşmeyi tercih ettiniz. (200 sanıklı 1 Mayıs iddianamesi durup duruyor öyle... DİSK, bugüne kadar o iddianameyle ilgilenmedi. Taksim katliamından sorumlu tutulan generalle ilgili en ufak bir merak geliştirmedi. O generalin sessiz sedasız aramızdan ayrılışını, tuhaf bir ilgisizlikle izledi.)
Bütün savaşımızın “darbelerle” ve “militarizmlerle” olduğunu öne sürüyordunuz...
28 Şubat’ı tedvire memur edilmiş “beşli çete”ye aza yazıldınız...
Sendikacılık pos bıyık bırakmak, işçi aidatlarıyla semirmek, emekçinin sırtından saltanat kurmak değildir... Darbe konsorsiyumlarına aza yazılmak, muhtıralara omuz vermek, iç savaş kızıştırıcılığı yapmak hiç değildir.
Sendikacılık, basit ifadesiyle, işçinin yanında olmaktır...
İşçinin inanç ve değer tercihlerine saygı duymaktır.
İşçinin “inanç ve değer tercihleriyle kavga etmeyi” bırakıp, o inanç ve değer tercihleri doğrultusunda bir siyasetin izini sürmektir.
Kaos politikalarından değil, demokrasiden medet ummaktır.
Militarizmi değil, meşruiyeti yüceltmektir.
Savaşı değil, barışı özendirmektir.
Sendikacılık budur!
Bir tebrik de, Süleyman Soylu’nun işaret ettiği Selahattin Demirtaş’a göndermezsek, eksik kalır.
Bu zat da DİSK genel kurulundaydı.
Birileri, “Katil Erdoğan” diye bağırırken, sırıtıyordu.
Hep sırıtıktır zaten...
Mahut ve menfur Ankara saldırısının hemen arkasından, bu sonucu bekliyormuş gibi sahte gözyaşları eşliğinde kürsüye fırlayıp “Katil iktidar” diye bağırmış, sonra da sırıtık bir çehreyle kürsüden inmişti.
Elinde, 52 Kürt vatandaşımızın kanı bulunduğu halde sırıtmıştı.
Katilleri işaret edecek kurum ve kişiler arasına girebilecek en son kişi olduğu halde sırıtmıştı.
Terör örgütünün uzantısı konumundaki bir partinin Eş Başkanı olduğu ve burada bir “problem” görmediği halde sırıtmıştı.
Bir vakitler (çakma liberallerin “iç savaş” ihtimaline yattığı mutlu günlerde), elinde bağlaması kanal kanal dolaşıp dostluk türküleri söylüyor, sahte barış mesajları veriyordu. Kimseler de, “Elinin kanıyla mızraba dokunma cesaretini nerden alıyorsun?” diye sormuyordu.
Süleyman Soylu’yu bir kez daha yürekten tebrik ediyorum.
DİSK genel kurulunda “katil”i deşifre etmişti.
Deşifre işlemini TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda da sürdürdü.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.