Hocalı’da Vurdular Beni!
Tarih: 25 Şubat 1992
Yer: Azerbeycan
Fiil: Soykırım
Gerçekleştirenler: Ermeni 356. Motorize Alayı
Kurbanlar : Yaşlı, genç, kadın, çocuktan oluşan 613 Azeri; 1275 kişi esir alınmış 487 kişi de sakat kalmıştır.
Gül Ayşe sırtında kocasının paltosu, evinin bahçesine çıkmış, ipte asılı unuttuğu üç çarşafı toplamaya çalışıyordu. Çarşafları topladı, bin güçlükle katlayıp sepete koydu. Beli ağrımıştı. Topuklarının üzerinde yükselerek gerindi. Tam eğilip sepeti alacaktı ki kocası seslendi: “Ne yapıyorsun? Sakın eğilme, geldim!”
Gül Ayşe doğruldu; kocası Ali iki adımda yetti, eğildi sepeti aldı. Tek koluyla karısına sarıldı. Gül Ayşe altı aylık hamileydi. Bu ikinci çocuklarıydı; küçük kızları Zeynep yatağında mışıl mışıl uyuyordu.
Tam kapıya gelmişlerde ki, iki kahpe kurşun karanlığı deldi; biri Ali’yi diğeriyse Gül Ayşe’yi yere serdi.
Biraz sonra 336. Motorize Alay Komutanı Serj Serkisyan bahçeye girdi. Tabancasını kılıfından çıkardı, yerde yatan Ali’yle Gül Ayşe’nin kafasına birer kurşun sıktı. Evden içeri girdi. Biraz sonra bir el silah sesi daha duyuldu: Zeynep yatağında Allah’ına kavuşmuştu...
Daha sonraları Devlet Başkanlığı katına kurulduğunda Serkisyan, İngiliz araştırmacı yazar Thomas de Wall’a, “Azerbaycanlılar Ermenilerin sivil halka karşı katliam yapmayacağını düşünüyorlardı. Biz Hocalı’da Azerbaycanlılara şaka yapmadığımızı göstermek amacıyla, ibret olsun diye... ne yaptıysak yaptık!” diyecekti.
Hocalı’da olanları en çarpıcı biçimde Ermeni gazeteci Daud Keriyan (Haçın Hatırı İçin—For the Sake of the Cross—Sayfa 62-64) yazdığı kitapta anlatmıştı:
“Ölülerin yakılmasını üstlenen görevliler Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 1 Mart günü, 100 Azeri cesedini getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı; yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen yaşıyordu. Güçlükle nefes alabiliyordu. Gözlerinde ölüm korkusu okunuyordu. O sırada Tigranyan adında bir asker kızı tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne attı... Sonra... Sonra bütün cesetleri yaktılar. Yanan cesetlerin arasından bir inilti ya da çığlık sesi duyar gibi oldum. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şusa’ya döndüm, onlar Haç’ın Hatırı İçin savaşa devam ettiler...”
“Ermeniler Hocalı’ya saldırdı. Bütün dünya tanınmaz hale getirilmiş cesetlere tanıklık etti. Azeriler çok sayıda insanın öldürüldüğünü haber veriyor...” deken Fransız basını, İngiliz The Times ,”Azeriler bin 200 kadar ceset saymış... Lübnanlı televizyon kameramanı... ülkesinin zengin Ermeni Taşnak lobisinin Karabağ’a silah ve asker gönderdiğini doğruladı.” demişti. Le Monde kafa derisi yüzülmüş, burnu, kulakları kesilmiş çocuklardan söz ederken Binbaşı Leonid Kravets’in “ben kendi adıma yüz ceset gördüm. Çocuklardan bir kaçının kafası koparılmıştı, dört bir yanımız acımasızca öldürülmüş kadın, çocuk ve ihtiyar cesetleriyle doluydu” diye anlatacaktı Hocalı soykırımını. Unutmadan, üzerinden 24 yıl geçmiş olmasına rağmen bu korkunç soykırımla ilgili hiç bir kimsenin tutuklanmadığını, hatta bir soruşturma dahi açılmadığını belirtmek gerek.
Bu gün 1915 yılında yaşanan tehciri bir soykırım olarak bütün dünyaya sunmaya çalışan Hocalı soykırımının baş sorumlusu, Ermenistan Devlet Başkanı Serkisyan çorbacı, Hocalı dendi mi konuşmuyor. Sadece “sapla samanı birbirine karıştırmayın” demekle yetiniyor. Bırak sapı samanı da öldürülen çocukları, derisi yüzülen kadınları, kafasına kurşun sıkılarak katledilen ihtiyarları anlat efendi! Anlatamazsan çünkü baş sorumlusu sensin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.