Çamura yatacaklar, demedi demeyin!
Başbakan Davutoğlu’nun (bence iyi niyetle gündeme getirdiği ama sulandırılacağını düşünemediği) “O zaman 506 dosyayla ilgili tüm dokunulmazlıkları kaldıralım” önerisine muhalefet partileri balıklama atladı.
Bazıları sonradan pişman oldu, orası ayrı...
Bu, “iyi niyetli ama mutlaka sulandırılacak” öneri, ileri sürüldüğü gibi, gerçekten de, “rakipleri köşeye sıkıştıracak büyük bir siyasi hamle” miydi?
Böyle kabul edilebilir...
Rakipleri köşeye sıkıştırdığı vakıa... Ama banan sorarsanız, karşılıksız bir hamleydi. Rakipler, bir yolunu bulup, buradan da haklılık devşirecektir. Tarih, onlar açısından sayısız çamura yatma örnekleriyle dolu çünkü... (Mesela, Başbakan’ın önerisine balıklama atlayan CHP, “Dosyaları tek tek görüşelim” diyecektir... Böylece, HDP’li vekilleri kurtarmanın yollarını arayacaktır.)
Niçin “karşılıksız hamle” diyorum?
Bunun cevabını, Haşmet Babaoğlu’nun dün “Sabah” gazetesinde yayımlanan yazısından bazı alıntılar yaparak vermek istiyorum ve “Hay ağzına sağlık Haşmet” diyorum.
Okuyalım:
Terörün dokunulmaz kılınmasını önlemeye çalışmamız gerekiyor. Oysa gündem birdenbire genel olarak milletvekili dokunulmazlıklarına döndürüldü. Yanlış oldu.
Zaten meselenin öyle uzatılacak tarafı pek yok.
Çok net.
Hemen çözüm aradığımız mesele (genel olarak) dokunulmazlıklar meselesi değil, “teröre yardım ve yataklık” meselesidir. “Dokunulmazlıkları kaldıralım” demek başka bir tartışmanın konusudur oysa. “Teröre destek çıkan ve övenlerin dokunulmazlığı olamaz, onların dokunulmazlıklarını tanımıyoruz” deyin ve bunu hayata geçirmek için derhal çalışmaya başlayın.
Ne kadar kendimi zorlarsam zorlayayım, Başbakanın “506 dokunulmazlık tezkeresi var, bunları tek tek kaldırmakla vakit kaybetmek yerine hepsini bir seferde kaldıralım” demesinde iddia edildiği gibi bir rest tavrı göremiyorum. Soru şu: 506 fezleke terörle mi ilgili? Yok, hayır! O halde rest kime? Ve ne için, hatta ne pahasına?
Kimse bana restin CHP’ye yönelik olduğunu söylemesin. Bugünkü CHP yönetimi bu seviyede ciddiye alınacak bir siyasal merkez değil.
Derdimi anlamaya yanaşmayacak olanlar varsa, işi daha da basitleştireyim.
Şimdi ne isteniyor?
Mesela Tuğba Hezer veya Selahattin Demirtaş hakkındaki terörle ilgili dosyaları değil de, Şamil Tayyar veya başka bir vekilin çeşitli iddialarla oluşmuş dosyalarını mı tartışacağız? Bu mudur derdimiz? “Terör, terör” deyip geleceğimiz nokta bu mu olacak?
Milli meselelerimiz ve terörle ilgili acil sorunlar “yüksek siyaset”in koridorlarında muğlaklaşırsa, bundan parlamento yara alır. Bu yolu seçmek “ara rejim”cilerin oyununa gelmek anlamına gelir ki, inşallah yanılıyorumdur.
Haşmet Babaoğlu böyle yazıyor...
Ben de bir-iki eklemede bulunmak istiyorum.
Şer cephesi, sosyal medyada, “Ne o? Bakanların durumu gündeme gelecek diye mi bu telaşınız? Maksadınız AK Parti’ye ait dosyaları sümen altı ettirmek mi?” şeklinde “dangalakça” bir kampanya yürütüyor.
Hemen şu hatırlatmayı yapıyorum:
Sözü edilen bakanlarla ilgili bir durum yok. “Dokunulmazlık” zırhına sahip değiller... Dolayısıyla, yargılanmalarının önünde bir engel yok.
Maksat AK Parti’yi korumak da değil. Bilip bilmeden konuşmayın... AK Parti hakkındaki fezleke sayısı 41... CHP hakkındaki fezleke sayısı ise 116... Bunlardan 47’si Kemal Kılıçdaroğlu’na ait. Bu durumda, “Maksadınız CHP’ye ait dosyaları sümen altı ettirmek mi?” demeniz gerekmiyor mu?
Meselemiz, Kemal Kılıçdaroğlu’nun küfürlerini yargıya taşımak değil...
Meselemiz, terörle etkin mücadelenin yolunu açmak ve parlamentonun itibarını korumak!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.