Türkiye’nin onuru ve lobiler
Herkes eleştirilebilir. Hele sözkonusu olan İslam dünyası ve Müslümanlar ise yerden yere vurmanın sakıncası yoktur. Hatta böyle bir yaklaşımın küresel ölçekte ne kadar prim yaptığı da malumdur.
Lakin iş Batı’ya söz söylemeye gelince, birden çehreler değişiyor. Kendisini eleştiri kültürünün var edicisi sayanlar, tek bir söze dahi tahammül edemiyorlar.
Türkiye, terörden en çok canı yanan ve birden fazla örgütün tehdidiyle boğuşan bir ülke. PKK ve uzantıları, DAEŞ ve adını saymak istemediğim pek çok örgüt, bir şekilde içeriden ve dışarıdan aldığı ihalelerle tetikçilik yapıyor. Üstelik bunlar sıradan değil, doğrudan ülkenin varlığını tehdit eden boyutlara sahip.
Ankara’da, İstanbul’da canı yanıyor Türkiye’nin. Suruç’ta, Diyarbakır’da varlığına kasteden saldırılara uğruyor. Peş peşe, defalarca ve ne yazık ki pek çoğu doğrudan bölgesel ve küresel aktörlerin açık desteği ile.
Buna rağmen ortak bir mücadele öneriyor Türkiye. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, terörle mücadelenin en hassas ve zor döneminde, Brüksel’de açılan terör çadırına tepki gösterirken, ‘terör adres ayırmaz, bugün bize yarın size’ mesajı veriyor.
Çok geçmeden Brüksel’de terör yüzünü gösteriyor. Onlarca masum hayatını kaybediyor.
Kendisini demokrasinin, özgürlüklerin ve eleştiri kültürünün merkezi sayanlar ne yapıyor? Sadece iki şey. Birincisi anında tüm özgürlükleri askıya alıyor. İkincisi, ben nerede hata yaptım demeden, parmağını çevirip suçluyu ilan ediyor: Tayyip Erdoğan.
Anında ülkemizdeki temsilcilikler kapatılıyor. Medya eliyle Türkiye’yi ve Erdoğan’ı suçlayan, açık ve sözü hiç dolaştırmayan yayınlar yapılıyor.
2001 yılında, 11 Eylül saldırılarını bahane edip dünyayı kana boğan anlayışın, belli ki hala kendisiyle hesaplaşmaya niyeti yok.
Afganistan ve Irak’ın işgalleri. Ardından Libya. Şimdi en yakıcı haliyle Suriye’de yaşananlar. Bunlara sebep olanlar, göz yumanlar, yeni bir düzen ve yeni bir coğrafya için çatışma alanları üretenler, bu çatışmalar için tetikçi besleyip büyütenler; şimdi terör kapılarını çalınca, suçu başkasına yıkmanın peşinde.
Bir diğer konu. Yıllardır Türkiye’nin mücadele ettiği terör örgütünü, sınırsız özgürlükle şımartıp destekleyen, onun bölgesel uzantılarını meşru saymak için bin türlü tezgah açan zihniyet; canı yanınca tüm özgürlük alanlarını düğmeye basıp kapatıyor.
Buraya kadar olan bölüm işin dışarıdaki kısmı.
Daha kötüsü, içimizde bu anlayışı benimseyen, Türkiye’yi terörün mimarı gibi sunmaya çalışan yaklaşımlar. Ana muhalefet milletvekilleri, zihin akrabası olduğu güç merkezlerine şirin görünmek için, anında ‘Tayyip Erdoğan, Brüksel’i suçladı. İki gün sonra saldırı oldu’ mesajı yayınlıyor.
Demek ki, Kuzey Afrika’dan, Sahra altı Afrika’ya, bölgemizden Ortaasya’ya, oradan da Güney ve Güneydoğu Asya’ya kadar uzanan bir büyük şebekeyi Türkiye yönetip yönlendiriyor öyle mi!
Başından beri Irak’ta ve Suriye’de meşru siyaseti ve muhalefeti destekleyen Türkiye; tam da bu meşruluk alanını yok eden DAEŞ’in hamisi öyle mi!
DAEŞ için, ‘Batının desteği olmadan bu kadar büyük bir alanı kontrol edemez’ diyen Putin; Suriye hava sahasında birdenbire iki yüzlü bir tutum sergileyip, Suriye’deki meşru muhalefetin belini kırmak için bombardıman yapıyor. DAEŞ filan umurunda değil.
Yeri gelmişken bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Bir ülkenin devlet başkanı, her anlamda o ülkenin onurudur. Ona yapılan saldırı ve suçlamalar bizzat o ülkeye yapılmıştır.
O nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yapılan bu saldırıya ve suçlamalara, sadece ülke içinde değil, dünyanın dört bir yanına ulaşacak şekilde en ağır şekilde cevap verilmelidir.
Ama bunun için yapmamız gereken bir başka iş var. Dünyanın dört bir yanında Türkiye aleyhine lobi faaliyeti yürüten paralel çetenin kökünü kazıyıp, bizim tezlerimizi anlatacak hamlelerin önünü açmak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.