HDP’nin asıl sorunu kalbini kaybetmesi
"Kaybetmesi” mi demeliyim, “kiraya vermesi” mi, “satması” mı, bilemiyorum.
Ama bu yazı onları bir “kalb muhasebesi”ne çağrı niteliği taşıyor.
Bana “kalb muhasebesi bile azıcık kalbi duyarlılık taşıyanlar için geçerli değil mi, çok naifsiniz” yollu bir eleştiri gelebilir. Ama bizde “çıkmadık canda ümit vardır” diye de bir söz var. Oradan yola çıkarak, belki biraz da onların var olma imkanı sadece bu alanda yapacakları bir özeleştiri ve kalbi toparlanmaya bağlı olduğu için, en azından kendini koruma saikiyle muhasebe çağrım karşılık bulabilir diye düşünüyorum.
Bence HDP’nin asıl sorunu kalblerinde “Türkiye aidiyeti”ne ilişkin alanların müthiş bir tahribat içinde olması.
Evet, Meclis’teler.
Evet, siyaset yapıyorlar.
Evet, Kürt meselesi gibi Türkiye içinde bir mesele üzerine konuşuyorlar.
Ama şu an görünen gerçekliğe baktığımızda bütün bu ilişkiler, onların yüreğini Türkiye merkezli kılmaya yetmiyor.
İktidarı eleştirebilirsiniz, Cumhurbaşkanı ile bir hesabınız bulunabilir, bu topraklarda yaşayan herhangi bir insan kümesinin sorununa sahip çıkabilirsiniz ama “Türkiyeli olmak” bütün bunlara Türkiye bünyesinde çözüm aramak gibi asgari bir duyarlılığı gerekli kılar. Bu nokta, işin mihenk noktasıdır. Orada bir çürüme varsa, bu yaptığınız bütün işleri çürütür.
HDP’nin “Türkiyelileşme” teması önemliydi.
Türkiye halkı da ona kredi açtı.
80 milletvekili ile Meclis’e gönderdi.
O oyların içinde Türklerin oyu da vardı, Kürtlerin oyu da.
Demek ki Türkler de Kürtler de HDP’nin “Türkiyelileşmesi”ni istedi.
Şimdi HDP’de o iklim yok.
HDP’nin duruşuna baktığımda ben, Türkiye’den bir şeyi söküp almaya çalışan, Türkiye’ye iyilik düşünmeyen bir hesap okuyorum.
Bu tabii ki Kandil’de çok daha açık okunuyor.
Son süreçte HDP, kendisine Türk - Kürt “Türkiye halkı”nın açtığı krediyi kullanarak Kandil’i Türkiye düşmanı hedeflerden vazgeçirmek için çaba sarf edeceğine, Kandil’i de iğfal eden uluslararası odakların “Size alan açıyoruz” iğfaline kapı araladı ve Kandil’in silik bir propagandacısı, taşıyıcısı haline dönüştü.
Diyelim çözüm süreci için devletle masaya oturuyorsunuz, bunu “Devlet kadar Türkiyeli” bir kalb kıvamı ile yaparsınız, kimse sizin üzerinize toz kondurmaz ama “Devlet” adına “Türkiye”den bir şey koparmaya çalışırsınız, başka bir rolde görünürsünüz.
Kuşkusuz HDP’nin bütününü kastetmiyorum. Orada şu anda da tıpkı benim gibi, şu andaki HDP duruşunun ne kadar sakil olduğunu gören, belki bunu sorgulamak için uygun ortam bulan - bulamayan, “Yahu biz nereye gidiyoruz?” diyen, “Yahu bu bin yıllık yurdumuzu bir takım uluslararası odakların iğfali ile arkadan vurmak, bin yıllık kardeşliğimizi katletmek yakışır m bize? Üstelik devlet kendi yanlışlarını tamir etmeye çalışırken...” diye iç geçiren insanlar bulunduğunu düşünüyorum.
Ama işte, şu anda ortaya konan HDP profili son dönemde Ortadoğu’da oynanan oyunda Türkiye karşıtı rollere layık görülen ve o rolü oynama noktasında uluslararası odaklara ümit veren bir nitelik arz ediyor.
Bu çizgi ile HDP’nin Kürtlerden bile koptuğu açık. İdrak edebiliyorlar mı, emin değilim ama Kürt halkının, hele son hendek-barikat-özyönetim çılgınlığı ile bambaşka bir oyunun malzemesi haline getirildiğini gördüğüne inanıyorum.
Şu anda Kandil ve HDP dahil tüm uzantıları, çok kötü bir piyon rolüne fit olmuş durumdalar.
Aslında, geçen yine yazdım, bölgede yürütülen güvenlik operasyonu, HDP’nin üzerindeki “Kandil”in silah vesayetini ortadan kaldırmak” ve “HDP’yi özgürleştirmek” olarak da okunabilirdi.
Ama girilen “kopuş duygusu girdabı” HDP’yi teslim almış durumda. Buradan gidilecek bir yer yok. O yolculukta Kürt halkını da yanlarında bulamazlar. Emperyalist hesaplarla baş başa kalırlar ve Türkiye o emperyalist hesaplara asla pabuç bırakmaz.
HDP’lilere “Kalbinizi rektifiyeden geçirin beyler”, diyeceğim son söz olarak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.