Dört bir yanımızı hainlerle çevirmek terörü bitirmez
Siyasetteki gerilim ve bilhassa da terörle mücadelenin ülke üzerine yüklediği yükün ağırlığı giderek artıyor. Türkiye’nin gerilimleri taşıma ve gerilimlerle yaşama kapasitesi var ve içinden geçmekte olduğumuz günlerin stresiyle de başa çıkabiliyoruz. Toplum, sonuçta tünelin ucunda ışık görüneceğini umuyor veya bekliyor. Bu da normal şartlarda tahammülü zor manzara karşısında devletle dayanışma duygusunu canlı tutuyor.
Yani, toplum her açıdan bir olgunluk ve sabır sınavı veriyor.
Ancak, siyaset ve medya sokaktaki insanın verdiği sınavdan geçemiyor. Sokak sakin siyaset gergin, toplum tahammüllü medya sinirli. Kahvehaneler sabırlı, üniversiteler agresif…
***
Bu ülkenin insanları, evlatlarını şehit veriyor, analar babalar çocuklarını ölüme gönderiyor ve neredeyse of bile demeden “Vatan sağolsun” demeye devam ediyorlar. Ateşin düştüğü yerdeki insanların bu sükutu ve olgunluğuna rağmen merkezde arsız bir kavga sürüp gidiyor. Hicap duyulması umut edildikçe nafile; bitmiyor artıyor, kesilmiyor devam ediyor.
Siyasetin merkezinden başlayarak sorumluluk sahibi herkesin bu gidişe dur demesi iyi olacak. Zira, şehit cenazeleri, ağıtlar ve silah sesleri arasında; başkalarının acıları üzerinden yakışıksız bir atmosfer gelişiyor.
Bir ülke terörle, şiddetle mücadele ederken sadece terörle ve şiddetle mücadele eder. Bunu fırsat bilerek yeni düşmanlar, yeni hainler yaratmaz. Kıyıda köşede yanıp sönen sosyal medya saçmalıklarına ana akım bir fikir dalgası muamelesi yapmaz. Türkiye gibi geniş bir cephede mücadelede sürdüren bir ülke biraz daha uğraşacak düşmanım olsun demez, diyemez.
***
Nedir bu, teröristin yanına konulacak hain arayışları?
Nedir bu, yıllarca mücadele ettiğimiz ulusalcılıktan kalma kim daha mili yarışmaları tertiplemek?
Kime ne faydası var, bunun?
Terörle mücadeledeki kararlılığı mı artırıyor? Daha çok dayanışma mı sağlıyor? Ya da içimiz dışımız hainlerle çevrilmiş olunca daha çok mu teselli buluyoruz?
Yaftalamacılık ve hain avcılığı yapmak, sokaktaki insanı, daha fazla mutsuz yapmaktan başka netice doğurmaz. İnsanların endişeli ve şüpheci olmasının da terörle mücadeleye zerre miktar faydası olmaz.
Nasıl terör bu ülkeye yakışmıyorsa, terör günlerinde gerilimi artırmak, “hain”, “satılmış”, “terör sevici” gibi kavramları önüne gelene yapıştırmak da hiç yakışmıyor. Özellikle de fikir ayrılıklarını ve değişik görüşleri anlamayı bilmeyen; her farklı sesi bir düşmanlık girişimi zanneden siyasal ortamda yaftalamacılık daha da tehlikelidir.
Siyaset ve medya, normal şartlarda bile ileri düzeyde tahammül problemi yaşarken, terör ortamında bu enstrümanı eline hiç almamalıdır.
Merkez siyasetin ve artık merkez cümlesiyle anılması mümkün olmayan medyanın; insanlara yol göstermek şöyle dursun hiç olmazsa toplumun sahip olduğu olgunluk seviyesini yakalamaları iyi olacaktır.
Bir vicdan adamı Hüseyin Doğan’ın ardından
Rahmetli Hasan Doğan’ın vefatının üzerinden 8 sene geçmiş. Acısı ve hatırası dün gibi oysa… Kardeşi Hüseyin Bey ile o günlerde tanışmıştım. Nazik, güleryüzlü, karşısındakine itimat telkin eden, huzur veren bir dosttu. Hüseyin Doğan’ı da önceki akşam kaybettik. Gerçek bir kayıp; lafın gelişi değil yeri gerçekten doldurulamayacak özel bir insandı. Hüseyin Doğan’ın soğukkanlı tarzını, vicdanlı ve hakkaniyetli tavrını çok özleyeceğiz. Allah rahmet eylesin. Allah, zor bir imtihandan geçen Doğan ve Gür aileleri ile dostlarına sabır versin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.