Hamamcı Ali’yi sormuş
Şimdi yetmişine merdiven dayamış ihtiyarlar olacaklardı... "Fidan" kaldılar.
Deniz, Yusuf, Hüseyin... İsterseniz Mahir, Cihan, İbrahim, Sinan, Ulaş, daha birçokları...
Vurulmaları ya da asılmaları gerekmezdi, işledikleri ahmakça suçlar "adi suç" kapsamına giriyordu, birkaç yıl yatacaklar, herhalde 1974 affıyla çıkacaklardı.
Kırk dört yıl geçmiş.
Birkaç kişi toplanıp birkaç yerde anma töreni düzenledi. Acaba iddia edildiği gibi"milyonlarca insanın gönlüne" mi yerleşmişlerdir?
O zamanlar halkın genel havası "yiğit çocuklarmış ama çok yanlış yaptılar" şeklindeydi. Bu kanı kırk dört yıl sonra da değişmiş değildir.
Sol, hep ağlıyor. Dönem dönem tokadı yiyip yiyip ağlamayı seviyor. Darbe olunca ya çil yavrusu gibi dağılıp kaçacak delik arıyor ya kuzu kuzu teslim olup ağlamaya kaldığı yerden devam ediyor.
Ne "altmış sekiz kuşağının" morukları ne de "seksen kuşağının" orta yaşlıları o görünürde pek sevdikleri "özeleştiri"yi yapmaya bir türlü yanaşmıyorlar. "Güzelleme" ve "yiğitleme"çok daha kolaylarına geliyor.
Bu eylemlerin ne başında hayır vardı, ne de sonu hayıra çıkardı.
Türkiye İşçi Partisi 1969 seçimlerinde meclise giremeyince "bu iş demokrasiyleolmayacak" fikrini o zamanın gençliğine işleyenler kimlerdir?
Amerikan gizli servisi ve onun güdümünde Türk devlet görevlileri. Sosyalizme yan çizip "milli demokratik devrim" safsatasını ortaya atanlar.
"Milli bakiye" sistemini Demirel'le anlaşarak kaldırıp TİP'in bir daha meclise girebilmesini engelleyen kimdir? Birçok ahmağın "solun manevi lideri" sandığı İsmet İnönü.
Solu sokağa döken, "öğrenci aktivizmine" zorlayan, yanlışa iten kimmiş? Menderes'i hatayapmaya zorlayan kimse o.
Deniz ve arkadaşları, hem de en olmayacak zamanda o saçma sapan eylemleriyle faşizme çanak tuttular. Yani düşmanlarına çalışmış oldular.
Ne Türkiye'yi tanıyorlardı ne de Anadolu köylüsünü. Burayı "emperyalizmin pençesindeyarı feodal, yarı sömürge bir ülke" olarak kabul ediyorlardı, Cezayir gibi, Kongo gibi bir Üçüncü Dünya garibanı... Çünkü onlara öyle öğretilmişti.
İki çakaralmaz altıpatlarla devrim başlatacaklardı, köylü onları bağrına basacak ve onlarla birlikte şehirlere yürüyecekti...
Hani, Nathalie Cardone'nin, "Che Guevara" şarkısının "disko" klibinde, kucağında bebek, sırtında Kalaşnikov'la halkı peşine takıp yürüdüğü gibi.
Her biri ufak çapta birer Ernesto'ydu çünkü. Gemerek ve Kızıldere tarafları da, ellerinde"machete"yle şeker kamışı kesen Küba köylülerinin yaşadığı "canaverales" tarlaları...
Ernesto'yu Bolivya dağlarında vurdular, bizimkileri Tokat samanlıklarında. Nasıl kurtulduğu bugün bile tartışma konusu olan bir arkadaşları da bugün HDP mebusudur, fezlekesi yoldadır.
Ahmaklara bir sorum daha var: 1971 darbesiyle kurulan, bu çocukların kanı ellerine bulaşmış faşist hükümete bakan veren, bununla da kalmayıp asıl bir de başbakan veren kimdir?
Solun manevi lideri olduğu söylenen İsmet İnönü!
Hadi yürüyün be.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.