Geç bunları anam babam geç bunları!
Her darbe sonrasında CHP’nin desteği tartışılır; hele de 27 Mayıs’a! Acaba CHP 27 Mayıs’a destek vermiş midir? Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamlarına karşı çıkmış mıdır? Doğrusunu isterseniz, 27 Mayıs öncesinde ve de sonrasında gelişen olaylar CHP’nin, 27 Mayıs’a açıkça olmasa da profesyonelce destek verdiğini gösterir. Salt 27 Mayıs değil, 12 Mart, 28 Şubat, 27 Nisan darbe ve muhtıralarında da CHP fiilen ya da dolaylı biçimde desteğini esirgememiştir. Çünkü CHP kendisini devletin ayrılmaz, kopmaz ve de koparılamaz bir parçası olarak görür! İktidara milletin desteğiyle gelemediğinden, sandıktan çıkan partilerle demokratik yöntemlere başvurarak mücadele etmeyi de sür-git yüzüne gözüne bulaştırdığından ve devletin partisi olduğundan devletin ordusunca yapılan darbelere doğal olarak destek verir. Bugün, devletin ordusu tam anlamıyla milletin de ordusu olunca, CHP’deki kimi iktidar aşıkları, içinden CHP çıkmadığı için sandığa zerre kadar güvenmediğinden PKK’dan, PYD’den, HDP’den, ABD’den, Rusya’dan, AB’den, NATO’dan, Der Spigel’den, BBC Türkçe Servisinden, NY Times’dan tutun Ak Parti ve CB Erdoğan’a kim karşıysa onunla kol kola girmeye hazırdır. Varsın milletin yüzde 50’si AK Parti’ye oy versin, varsın millet yüzde
52’yle Tayyip Beyi CB seçsin... Kimin umurunda! “Milletin umurunda” diyorsanız CHP’nin yanıtı hazır: “Millet benim umurumda değil ki!”
27 Mayıs darbesi sonrasında yayınlanan kitaplarda sık sık General Orhan Erkanlı’yla yapılan bir söyleşiyle karşılaşırsınız. Orhan Paşa darbenin İstanbul ayağını yönetmişti. Ardından da Milli Birlik Komitesinin Genel Sekreterliğini yapmıştı:
Soru: İnönü TBMM’de “şartlar tamam olursa ihtilal meşru olur” demişti. Bu sözün sizin üzerinizde nasıl bir etkisi oldu?
Orhan Erkanlı: İnönü bizim için çok önemli bir isimdi. Sözleri bizi derinden etkiliyordu. Bu konuşmasıysa bizim için büyük destek oldu.
Darbeyi gerçekleştiren subaylar bir tek CHP’liye dokunmadıkları gibi sonrasında yapılan ilk seçimi CHP kazansın diye gizli açık propaganda yaptıklarını bilmeyen yoktur. Ancak CHP tek başına iktidar olamaz; oyları yüzde 36’da kalır; AP’de yüzde 34 alır. Asker alelacele bir açıklama yapar: “Seçimi AP kazanmadı. CHP kazanamadı. Öyleyse Silahlı Kuvvetler kazandı!”
Süleyman Demirel’in 2 Aralık 1972’de dönemin ABD Büyükelçisi ile yaptığı görüşmede CHP için söyledikleri ilginçtir. “Geçmişte bir devlet partisi olan, 1923-1950 arasında Türkiye’yi tek parti olarak yöneten CHP’nin şimdi kendisini Türk seçmenine Adalet Parti’nin demokratik bir alternatifi olarak sunup sunamayacağının görüleceği bir süreçteyiz. CHP geçmişte kendini hep seçkinci kurumlarla bir tutmuştur. Bu kurumlar arasında ordu vardır, mahkemeler, devlet kuruluşları, üniversiteler ve entelijensiya tabakası vardır!”
Demirel’in sözleri çok çarpıcı! Demirel’in saydığı kurumlar, ordu dışında, bugün AK Parti’nin karşısında saf tutmuş, dinsel motiflerle bezendiğini öne sürdükleri İstiklal Marşı’nı değil 10. Yıl marşını bir avaza söylemekte. İlginç!
“Darbelerin açtığı yaralar savaşların açtığı yaralardan daha büyük, daha derindir.” (Murat Erdin- CHP Nasıl Kazanır sayfa 23) Çünkü savaşlarda halk bir bütündür; darbelerdeyse ikiye bölünür. Darbeler, muhtıralar halkın iradesine ipotek koymaktır. Darbeciler vatan millet diye naralansa da sık sık, darbeler millete karşı yapılır!
CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığında devletin değil halkın partisi olacağına inanan, aklı başında kimse kalmamıştır bugün. CHP dün olduğunca bugün de millete değil PYD’ye, Anayasa Mahkemesi’ne, devletin kimi kuruluşlarına, kimi üniversite öğrencilerine, ABD’den Putin’e ve de AB’ye sırtını dayayarak AK Parti’yi alaşağı etmenin, Tayyip Bey’i CB’lığından indirmenin hesabını yapmakta. Millet mi dediniz? Sandık, demokrasi diye mi mırıldandınız? Geç bunları anam babam, geç bunları...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.