Profil ister düşük ister yüksek olsun...
Bir meseleye atfen söylemiyorum; vize serbestisi veya AB ile ilişkiler veyahut da Türkiye’nin onarım bekleyen diplomatik dosyalarının herhangi birini kasdetmiyorum. Hepsi birbirinden önemlidir, hepsinin sağlıklı ve yürütülebilir bir hatta girmesi gereklidir.
Daha açık ifadeyle Türkiye’nin büyük meselelerinden hiçbirisi yoktur ki aynı zamanda dışarıyla alakasız olsun. Terör başta olmak üzere, ekonomi, kalkınma hatta eğitim, spor vb dahil bütün önemli meseleleri aynı zamanda bileşik kaplar gibi dünyayla ilişkilerin seviyesine bağlıdır. Kaplardan birinin kapağını kapatarak diğerini tek başına çözmek artık imkansızdır. Biraz toparlandığı zannedilse bile bu metodla elde edilecek çözümlerin kalıcı olması hiç mümkün değildir.
***
Böyle olduğu bizatihi AK Parti tecrübesiyle de sabittir. 14 yıllık iktidarlar döneminin bütün pırıltılı başarıları bu korelasyon ile sağlanmıştır. Hatta, Ankara’nın Ortadoğu başkentlerinde değerinin artışı da sadece Müslüman bir ülke olmanın veya tarihi geçmişin üzerindeki küllerin temizlenmesi ile değil, aynı zamanda dünya ile iyi ve kaliteli ilişki kurulmasıyla artmıştır.
Ortadoğu ve İslam dünyasında güç sahibi olabilmenin yolu da portföyde daha fazla iyi ilişki bulunmasından geçmektedir. Esasen Türkiye’yi, Osmanlı’dan beri farklı ve önemli kılan da Batı ile mücadele ve işbirliğini aynı anda tahakkuk ettirebilmesidir.
Bugünün gerçeği de farklı değildir.
Daha fazla demokrasi ve daha fazla refah için daha çok seçenek sahibi olmak, en güvenilir ve denenmiş seçeneğimizdir. Sadece 2023 hedefleri için bile en garantili çıkış buradan geçmektedir.
Kaldı ki, Türkiye gibi jeopolitik riskleri büyük olan bir ülkenin, buna karşılık sahip olduğu ittifak avantajlarını kullanmaması da düşünülemez.
Tekrarlayalım, bütün bunlar aynı zamanda AK Parti’nin bugüne kadar başarıyla uyguladığı yöntemlerin ve ustalıkla sürdürdüğü ilişkilerin
tanımıdır.
***
Mesela, “düşman azaltmak dost kazanmak” kadar maliyetsiz olduğu gibi verimli bir politik doktrin yoktur.
Ekonomisi ve demokrasisi güçlü bir ülkenin aynı zamanda ABD ve Avrupa için bir güvence olduğu prensibini sahaya sürmek kadar da haklı bir politik pozisyon yoktur.
Türkiye’nin de elinde her ikisini birden tedavüle sokacak, her ikisi üzerinden yeni bir dil geliştirecek kapasite vardır.
Yeni başbakan kim olur
bilmiyorum.
Kim olursa olsun ve ister düşük ister yüksek profilli olsun Türkiye’nin risk ve avantaj dengesini kullanmayı bilmelidir. Terörle mücadelenin, sınırlarımız dışında Batı başkentlerindeki diplomatik ağırlığımızı artırmaktan geçtiğini bilmelidir. Ekonomik kredibilitemizin de dünyayla şeffaf ve güvene dayalı bir çıkar ilişkisi düzeninde yattığı hakikatini ıskalamamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.