PKK ile savaşın ertesi günü
Bütün derin ve sarsıcı süreçlerin en zor noktası, psikolojik üstünlüğün ele geçirildiği ve bunun bir siyasete dönüştürülmesi gerektiği anlardır. Türkiye bu gerçeği PKK meselesinde ve bilhassa da Öcalan’ın teslim edildiği günlerde yaşamıştı.
PKK’nın 1984 yılında (Ağustos, Eruh baskını) başladığı silahlı eylemlerin 15. yılında, 1999’da Öcalan Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmişti. Hiç şüphesiz bu Kürt sorununun çözümü açısından büyük bir fırsattı… Kullanılmadı, heba edildi; dahası kullanmak için çaba sarfedilmedi.
Peki, zaman nasıl geçiyor farkında mıyız? Öcalan’ın İmralı’ya konuluşunun üzerinden geçen süre, ilk PKK eylemiyle yakalanışı arasındaki süreden daha fazladır; 17 yıl oldu… Yani, örgütünün aktif silahlı eylemlilik süresinin yarıdan fazlası onun cezaevinde olduğu dönemdedir.
Bu süre zarfında PKK en son Kuzey Suriye olmak üzere alan genişletti; bu bir yana Türkiye’nin başına bela olmaya devam etti. Alan genişletirken çözüm süreçlerini suiistimal etmeye devam etti.
***
Esasen, PKK terörüyle yaşadıklarımız inanılır gibi değildir. Tekrar tekrar benzer tecrübelerle geçen yıllarımız çok oldu. Ancak, mesele terör olduğunda ve şimdi olduğu gibi şehitler geldiğinde tekrarları hatırlatmak da manasız kalıyor. Bununla birlikte, PKK’nın şu sıralarda yürüttüğü şehir savaşının mutlaka ağır şekilde bastırılması ve cezalandırılması gereken bir hamle olduğu da muhakkaktır.
11 aya ulaşan bu son mücadelede ağırlıklı rol sahibi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin zaman zaman “etkisiz” hale getirilen teröristlerle ilgili açıklamaları oluyor. Dün de oldukça yüksek sayıda teröristin ya imha ya da derdest edildiğini içeren bir açıklama yapıldı. Nusaybin’de 495, Şırnak’ta 505 teröristin etkisizleştirildiği ilan edildi.
***
Başlangıçtan bugüne kadar toplam sayının yaklaşık 7 bin olduğu söyleniyor. Bir başka ifadeyle PKK bir “kez daha” çökertilmiş durumda. Evet, bir kez daha, daha önce defalarca olduğu gibi!..
Bununla birlikte operasyonlar için kesin bir bitiş tarihi de verilemiyor çünkü elemanlarının ölümünü hiçbir şekilde sorun etmeyen bir örgütle savaşılıyor.
Psikolojik üstünlük tam anlamıyla teşekkül etmemekle birlikte şu anda devlettedir. PKK halk desteği bulamamış, şehir savaşını planladığı gibi sürdürememiş ve hatta içeride üretilen komplo senaryolarının aksine dünyadan da ilgi görememiştir.
Üstüne binlerce adamını kaybederek büyük bir yenilgi almış, daha büyüğünü de alma yolundadır.
***
Psikolojik üstünlük en nihayet dönemsel bir galibiyeti garanti eder. Resmi açıklamalar terörle mücadele sürecinin bu yolda olduğu gösteriyor. O halde Türkiye’nin eline yeni bir tarihi fırsat da geçmek üzeredir. Bu ana hazırlanmak, bir daha hiç olmazsa içeride PKK tehdidiyle muhatap olmamak için kalıcı bir hamle üretmek gerekir. Bu elbette, geçtiğimiz temmuzda başarısızlıkla sonuçlanan çözüm sürecinin bir benzeri olmak zorunda değildir. Olmaması da isabettir. Ancak, şehirlerin bir daha savaş alanına dönmeyeceği, asker ve polis kayıplarının olmayacağı bir düzenin planlanması zarurettir.
Geçmişten bugüne, kırılma noktalarını pek iyi değerlendiremediğimiz ortada olduğuna göre vakti iyi kullanmak; “ertesi gün” için plan sahibi olmak terörle mücadelede kalıcı bir üstünlüğün en isabetli yoludur.
Öteki seçeneğimiz ise eskiden olan şeydir. Zamanın kaybı ve fırsatların hebasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.