Tuhaf fakat gerçek!
Pazar notları
Doğru, öfke zihni de kalbi de karartıyor.
Uzak durmak gerek. İyi de neden bu kadar çok ve hızla öfkeye kapılıyoruz? Çünkü öfke kederi de perdeliyor. Kalbindeki sızıyı hissetmemek için şiddetle bedeninde bir acıya yol açmak gibi... Tamam! O halde mümkünse kendi elimizi ısıralım.
Dişlerimizi derine geçirerek. Ama zor!
Çok zor, kendimden biliyorum... Kalpteki sızı mı? O hep daha baskın çıkıyor.
***
Çok "sosyal biri" olmak... Aslında alabildiğine "içine" kapanmaktan başka bir şey değil. Arzularına, hazlarına, benmerkezci hayallerine, pohpohlanma sevdana ve hızla gelip geçen kısa mutluluk anlarına kapanmak. Ne büyük bir aldanış!
***
Tuhaf fakat gerçek! Kendi başarısından hep endişeye kapılıyor ama başkalarının (hele özellikle yakınlarının) başarısızlığından muazzam rahatlıyor.
***
Acıklı fakat gerçek! Sırf hayatta kaybettiği için kendini derviş sanıyor.
***
Gülünç ve trajik! Instagram sayfasına kocaman harflerle "Dünyada bir tanesin ve bu senin gücün" diye yazmış.
Bir doğrudan bin yanlış çıkarmanın modern seküler hallerinden biri...
Sonrasına baktım, hep kırgınlık, hep hayal kırıklığı... Eh o anlamda "bir tane" değilsin çünkü, olamadın, böyle de olamazsın ve şu berbat edilmiş yeryüzünde bir parça bile gücün yok!
***
Bir başkası da sayfasına ünlü bir psikologdan cımbızlanmış bir söz koymuş.
Altında güneşin doğuşunu gösteren bir manzara, üstünde "her yaşamda biraz karmaşa, biraz aydınlanma olmalı!" Niye biraz? Niye ikisi birden?
Karmaşa olmasa, olmaz mı? Bu "hepsinden biraz biraz ortaya" arzusu, bu her şeyden tadımlık alma isteği neyin nesidir? Hayatımızı tam olarak değiştirmekten bu kadar mı korkuyoruz?
***
Başka bir hayat için işini ve yaşadığı yeri değiştirmenin yeteceğine inananlar ne kadar çok. Oysa işe güce ve "yer"e bakışımızı değiştirmemiz gerekiyor.
***
Aklınızda olsun, edepsiz nezakete bundan önce olduğu gibi bundan sonra da uymayacağım. Vitrine çıkmış zarafet, göze batan sükunet beni huylandırıyor.
Gerçeği örten, bakanı kandıran gülümsemelerden hoşlanmıyorum.
Bereket ki, çoğunluk öfkeyi de, sükuneti de saf haliyle seviyor.
***
Sessizlik "ses"sizlik değildir. Yok öyle bir şey! Sessizlik sadece bizim susmamız da değildir. Sessizlik, hakikaten "dinlemek"le mümkün. (Sessizlik üzerine bir dizi yazı kaleme almayı planlıyorum.
Bir gazete köşesinde ve güncelin bombardımanı altında nasıl olacak bilemiyorum ama meraklısının haberi olsun!)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.