15 Temmuz'u 16'ya bağlayan gecedeki boşluklar
15 Temmuz darbe girişimi neredeyse dünyanın gözü önünde yaşandı. Sadece halkın kahramanca direnişi değil birçok önemli gelişme, ilginç ayrıntı da canlı yayınlarda izlendi. Darbecilerle birlikte, karşı duran ya da karşı durduğunu söyleyen generallerin de hal ve hareketlerini gördük. Silahlı Kuvvetler’le ilgili bugüne kadar bilinen ne kadar şey varsa o gece ve müteakip günlerde ters yüz oldu.
149 general ve amiralin, bin 500 kadar subay-astsubayın ihraç edilmesiyle de gördük ki biz bir kurmay heyeti değil, ordu içinde düşman birlikleri besliyormuşuz. Bu kadar kolay ihanet eden, bu kadar çok subayın bulunduğu bir ordunun temizlenmesi, arınması fevkalade önemlidir. Umarız önceki geceki ihraçlar ve dünkü Yüksek Askeri Şura bu arınmayı sağlamıştır ve ordudaki Fethullahçı terör çetesinin kökü kazınmıştır. Bilelim ki, Türkiye’nin bugün ve yakın gelecekte bundan daha önemli bir meselesi yoktur. Eksiksiz arınma ve geri dönüşsüz bir temizlik…
***
Demokrasi ve hukuk sistemi üzerindeki cümle paralel silahlı veya silahsız tehdidin kaldırılmasının zamanıdır. Vakit geçirilmeden… Zira devletteki sızmanın hacmi yeterince vakit kaybedildiğini gösteriyor.
Evet, darbe girişiminin büyük kısmı göz önünde yaşandı ama şüpheler, endişeler de eksilmiyor. Böyle zamanlarda ince eleyip sık dokumak için endişe ve şüphe bir yöntem olabilir. Çünkü atlatılan tehlike akıl almaz boyuttadır. Fethullahçı çete pervasızca kan dökmüştür. Şehitler ve yaralılar vardır. Ülkenin Cumhurbaşkanı’nın hayatına doğrudan kasteden, Başbakan’ı, bakanları, vekilleri dersdeste tevessül eden, MİT Müsteşarı’nı bulunduğu binadan almayı hesaplayan bir darbe üzerinde her ihtimali düşünmek sorumluluk gereğidir.
Hükümetin de kamuoyunun da medyanın da sorumluluğu şimdi
budur.
***
Hiç şüphesiz en büyük merak konusu, devletteki çete üyelerinin kimliği kadar o gece darbe girişimi konusunda kayıtsız kalan, yani darbenin muvaffak olmasını bekleyen güvenlik kadrolarıdır. Fethullahçı olmayan ama darbeden medet ummuş veya darbeye direnmek görevini savsaklamış isimler vardır. Ki, bazıları daha ilk sabah tespit de edilmiştir.
Şüphe ve endişenin odağında tabiatı gereği Genelkurmay Başkanı ve üst düzey bazı komutanlar da bulunuyor. Bu gruptaki komutanlarla gözaltındaki örgüt üyesi generallerin ifadeleri arasındaki çelişkiler şüpheyi artırıyor. Elbette karşı karşıya konulduğunda itibar edilecek cunta üyelerinin sözleri değildir. İlk sığınacakları şeyin Genelkurmay Başkanı’nın tanıklığı olması da şaşırtıcı değildir. Belli ki bu durumdan kendilerini kurtaracak tek şeyin bu olduğunu düşünmektedirler.
***
Ancak mesele bununla sınırlı değildir. Birçok şey açıktan yaşansa da hikayede bazı boşluklar bulunuyor. Darbenin haber alınması ve sonraki sabaha kadar yaşananlar konusunda daha net, kesin ve inandırıcı bir kronolojiye ihtiyaç vardır. Kim gerçekte nasıl bir tavır takındı? Kim kahraman, kim öyle görünüyor? Bunu yapabilecek, hikayeyi tamamlayacak tek değilse de ilk kişi Genelkurmay Başkanı’dır. Eminim kendisi de kamuoyunda cevap arayan soruları ve çelişkili anlatımları görüyor, duyuyor ve neyi anlatması gerektiğini biliyordur.
TSK’dan atılanlar atıldı ve geri kalanların izleri sürülüyor. YAŞ da bitti… Şimdi 15 ile 16 Temmuz’un hikayesini tamamlamanın, zihinlerdeki çelişkiler dahil bütün yaşananların dakika dakika yazılmasının zamanıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.