Abiler geç kalır
Önceki gün bu sütunda “İçerden bir çığlık” başlığı altında “Cemaat içi Abiler”in açık mektubuna yer verdim. İçinde Gülen’in karakterine ilişkin çarpıcı bilgiler vardı, halen o yapı içinde bulunanlara canhıraş uyarılar ihtiva ediyordu; çok okundu, çok paylaşıldı.
Bugün bir başka “Abiler” hikayesini anlatacağım.
Mücadele Birliği’ndeyiz. Teşkilat içinde sancı var, öbek öbek konuşmalar oluyor. “Büyük abi abilere danışmıyor” yollu serzenişler var. Şubat ayında bir akşam vakti, Bayrak gazetesinin Yerebatan’daki binasının üst katında toplandık.
Masanın başında “Büyük abi” var, yanlarda “Diğer abiler” sıralanmış. Ben Bayrak gazetesini yönetiyorum ama “Büyük abiler” arasında sayılmıyorum.
“Büyük Abi” konuşmaya başladı:
- Arkadaşlar arasında “Abilere danışılmıyor” diye bir söylentinin dolaştığı haberleri geliyor. Bugün bunu konuşalım. Şimdi sizlerin huzurunda “Abiler”e teker teker soracağım.
Bu girişten sonra “Sen” diye başladı, sonra bir “Abi”nin ismini söyledi ve devam etti:
- Sen Falanca, benimle Türkiye’nin ve dünyanın bütün meselelerini istişare etmeye liyakatli misin?
Nasıl bir cevap beklersiniz? Şöyle dedi o “Abi”:
- Estağfirullah Abi.
Her “Abi”ye bu soru soruldu ve her “Abi”den “Estağfirullah abi” cevabı alındı. Sonra şöyle bağladı:
- Gördünüz işte, her birine sordum ve onlar “Estağfirullah abi” diye cevap verdiler. İşte bunun için onlarla her meseleyi istişare etmiyorum.
***
O toplantı böyle devam ederken ben teşkilatın işleyişine ve yukardan aşağıya - aşağıdan yukarıya denetim üzerine bazı sözler söyleyip Mücadele Birliği’ne veda ettim.
...Abiler daha uzun süre “Abi” demeye devam ettiler.
Bunun psikolojik saikleri üzerinde çok şey söylenebilir. Eminim ki o “Estağfirullah abi” cevabı da içten ve inanarak söylenmiş değildi. Ama “Büyük abi” usta bir örgütçülük manivelası ile, kendisini tek başına belirleyici hale getirmeyi başarmıştı. Zaten o zamana kadar da “Örgüt içinde örgüt oluşturma” gibi bir ameliyeyi başlatmış bulunmaktaydı.
***
Şimdi Gülen Hareketi içindeki “Abiler”e gelelim. “Abiler” imzası taşıyan son açık mektup çok önemliydi. Bir uyanıştı ve o uyanışın paylaşılma çabasıydı.
Etkisi olur mu bilmiyorum.
Yapı içinde daha pek çok “Abi” bulunduğunu ve açık mektupta yazılanlara ve daha ötesine onların da şahit olduğunu tahmin etmek zor değil. Ama belli ki o “Abiler”in uyanıkken gördükleri rüyadan çıkmalarına daha epey zaman var.
Bir Avustralya gezisinde, Gülen’in en yakınında bulunan “Abi”lerden Mehmet Ali Şengül ile aynı evde kaldık, tabii
olarak sohbet ettik. Hemen söyleyeyim Mehmet Ali Hoca, saf, takva ehli bir insan. Gülen’in “farklı” karakterini anlatırken şunu söyledi mesela:
- Bir gün dizdi bizi hoca. Müthiş kızmıştı. Benim karşıma geldi ve öfke ile bağırmaya başladı. “Eğer bugün ölürsem benim katilim bu adamdır” diyordu. Bunu defalarca tekrar etti.
Mehmet Ali Şengül buradaki acayipliği biliyordu. Bunun farkındaydı. Ama “Hocaefendi” deyip, her şeyi kendi içinde tolere ediyordu.
Bir gün Mustafa Yeşil anlatmıştı. Son zamanlardı, kamuoyunda konuşulan hadiseler Yapı içinde de yer yer bahis konusu olmaktaydı. Bu arada Harun Tokak, Ali Bayram ve Recep Uzunallı “Şunlar olmasa, şunlar şöyle olsa” gibi şeyler konuşmuşlar. Gülen hemen herkesi toplamış ve bu üç kişiyi tecrit etmiş, “Bundan sonra kimse onlarla konuşmayacak” demiş. Mustafa Yeşil, bunu da “Hocaefendi”nin “Özel tavrı” içinde anlatıyor, garipsese bile, kabul edilebilir buluyordu.
“Abiler” özel bir yapıdır. “Abilik” kolay vazgeçilir bir statü değildir. “Abilik”ten çıktığınızda boşlukta kalacağınızı aklınızdan çıkaramayacağınız bir statüdür. Onun için görülenler yutulur, bir laf iki edilmez. Çemberden kolay çıkılmaz. Onun için de üzerlerinden paspas gibi geçilir. “Estağfirullah Abi” dedirtilir.
Oysa bir yapı içinde bulunmak onun sıhhatli yürümesi sorumluluğuna da ortak olmak demektir. Hele “Abi” gibi üst yönetim noktasına gelinmişse, sorumluluk çok daha çetin bir mahiyet arz edecektir.
“FETÖ” artık kriminal yapı haline geldi. “Abiler” artık sadece çöküşün tanıkları olacaklardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.