15 Temmuz öncesi mi never again
Tarihin bize öğrettiği bir gerçek var ki, ülkelerin tarihindeki büyük felaket dönemleri o toplumların kaderini değiştirecek çok önemli değişim ve dönüşümlere vesile olmuştur. İnanıyoruz ki 15 Temmuz Türkiye için bir milat olacak ve o günden itibaren yeni bir demokrasi tarihi yazılacaktır.
Zira 15 Temmuz’da Fetullah Terör Örgütü’nün bütün bir millete ve Türk demokrasisine uzanan kanlı elini bütün kirliliği ile gördük ve hafızalarımıza nakşettik. O gece yaşadığımız felaketi, ihaneti bu ülkenin çocukları hiçbir zaman unutmayacak. Eminim ki FETÖ bir kötülük simgesi olarak gelecek nesillere de aynı duyarlıkla aktarılarak güçlü bir demokrasi bilinci oluşturulacaktır.
15 Temmuz’un kanlı sayfasını tarihe bir utanç belgesi olarak kaydediyoruz ve gelecek için beyaz bir sayfa açıyoruz. Artık şu bir gerçek ki 15 Temmuz öncesindeki bütün zihinsel yazılımlarımızı değiştirmek zorundayız. Zira yeni bir Türkiye tasavvuru oluşturabilmek için bütün çatışmacı ve kutuplaştırıcı siyasal kurgularımızı, ideolojik rezervlerimizi yeni baştan gözden geçirme zarureti hasıl olmuştur.
Unutmayalım, Haşhaşi teröristler 15 Temmuz’da bir iç savaş hedefiyle doğrudan Türkiye’nin bekasına karşı saldırı başlatmışlardır. Dolayısıyla 15 Temmuz öncesindeki reflekslerimizle bu beladan kurtulamayız.
İktidardan muhalefet partilerine, medyadan sivil toplum kuruluşlarına ve tek tek bireylere kadar herkes 15 Temmuz öncesindeki bütün davranış kalıplarını unutmak durumundadır.
Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan pazar günü AK Parti’nin 15. kuruluş yılı kutlamasına görüntülü olarak katılarak bu konuda hepimizin hafızasına nakşetmesi gereken çok önemli mesajlar vermiştir: “Artık 15 Temmuz öncesi gibi davranamayız. En başta ben davranamam. İktidar partisi olarak AK Parti böyle davranamaz. Muhalefet partilerinin de aynı anlayışta olduğuna inanıyorum. Medyanın, meslek örgütlerinin, tüm grupların da aynı anlayışta olduğunu ümit ediyorum.”
Parti aidiyetlerimizi, kimliklerimizi, meşreplerimizi muhafaza etmek kaydıyla Türkiye’nin geleceği açısından hayati bir önem arzeden bu sese kulak vermeliyiz. Ayrıca bunun için hiçbir siyasi partinin, grubun ve de kimliksel yapıların tezlerinden vazgeçmesi, kimliklerini askıya alması gerekmiyor. Tam aksine, farklılıklarla oluşturulacak bir uzlaşma kültürü demokrasiye de zenginlik ve dinamizm kazandıracaktır.
Artık şu kesin; 15 Temmuz gecesinde başımıza gelen felaketi görmezden gelerek hepimizin huzur ve güven içinde yaşayacağı yeni bir Türkiye inşa edemeyiz.
Elbette daha çok tartışacağız, daha çok konuşacağız ama bir düşman gibi değil, aynı topraklarda ve aynı güneşin altında aynı kaderi paylaşan farklı renklerdeki çiçekler gibi...
Siyasi tarihimiz boyunca büyük maliyetler ve ağır bedeller ödeyerek edindiğimiz çok değerli bir demokrasi tecrübesine sahibiz. Hepsini unutsak bile 15 Temmuz’da yaşadığımız Haşhaşi felaket, tek başına bir demokrasi külliyatı oluşturacak kadar önemli ve de değerli. Kuşkusuz yaşadığımız bu felaketler toplamı ve edindiğimiz tecrübeler, birlikte bir gelecek inşası için hepimize rehberlik yapacak ama 15 Temmuz öncesine asla dönmemek kaydıyla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.