Tahammül sınırlarımızı zorlayan bir acı
Sivil, masum insanlar bir cumartesi günü hayat için yeni bir başlangıç yapan iki gencin düğününde mutluluğun rengarenk resmini seyrediyorlar. Topyekün memleketin yaşadığı acılara, ihanetlere rağmen düğünlerle, bayramlarla hayata tutunmaya, umutlarını tazelemeye çalışıyorlar.
Ama öylesine acımasız ve kahpe bir dünyada yaşıyoruz ki, kara kapkara bir aklın lanetlenmiş katil çocukları masum insanlara küçücük mutlulukları bile çok görüyorlar.
Karanlık bir aklın icat ettiği IŞİD terör örgütünün Gaziantep’te bir düğün salonuna yaptığı bombalı saldırıda 50’den fazla insanımız hayatını kaybetti. Son günlerde yaşadığımız acılı ve kanlı günler öylesine keder verici ki, normal bir insanın tahammül sınırlarıyla izah etmek mümkün değil. Masum insanlara yönelik bu kadar düşmanlığa, caniliğe artık yüreğimiz dayanmıyor.
***
Maalesef yaşadığımız coğrafya savruluyor, tek tek insanlar ve insana dair bütün değerler katillerin hedefi haline geliyor.
Artık şu kesin, İslam coğrafyaları için hala bir umut ve istikrar limanı özelliği taşıyan Türkiye terör örgütleri eliyle boğulmaya çalışılıyor. Bunu görmek için hiç öyle derin analizlere, stratejik hesaplara ihtiyaç yok. Etrafımızda sıralanan İslam ülkeleri uluslararası kirli merkezlerin hiç bitmeyen zalimlikleri yüzünden tarumar ediliyor, talan ediliyor, kadınlar, çocuklar katlediliyor, yaşadıkları topraklardan sürgün ediliyorlar.
Aynı şekilde Türkiye otuz, kırk yıldır Kandil terör tesisleri eliyle terbiye edilmeye çalışılıyor. Evet yıllardır kronik hale gelen Kürt sorunundan beslenen PKK’nın bugünlere gelmesinde Türkiye’nin de elbette büyük vebali var. Ama bütün bunlar Kandil terör tesislerinden hisse senedi alan uluslararası aktörleri masum kılmıyor. Ayrıca 14 yıllık AK Parti iktidarı döneminde Kürt sorununun çözümüne ilişkin cesur adımlar atılmış ve büyük ölçüde bir normalleşme ortamı oluşturulmuştur. Ama bütün bu adımlara rağmen PKK, uluslararası hissedarlarının da yardımıyla şiddeti azaltmamış, tam aksine cinayetlerini katlayarak artırmaya devam etmiştir.
***
Şimdi 2016 yılındayız ve daha bir ay önce 15 Temmuz’da bir başka cinayet örgütü FETÖ, kanlı bir darbe girişimiyle kapımızı çaldı. Bir taraftan Fetullahçı teröristlerin memlekete verdiği büyük tahribatı tamir etmeye, acılarımızı sarmaya çalışırken hiç vakit kaybetmeden sırasıyla PKK ve IŞİD gibi katiller topluluğunun acımasız saldırılarıyla canlarımızı kaybediyoruz.
PKK, IŞİD ve FETÖ gibi üç büyük azılı terör örgütünün arasında her ne kadar organik bir bağ olmasa da, Türkiye’nin şiddet sarmalıyla kuşatılmasında her birinin tek tek kirli bir görev icra ettiği kesin.
Terörün her gün daha çok cana mal olacak bir kalleşlikle sahneye çıkması, artık tahammül sınırlarımızı aşmış bulunuyor. Maalesef şu anda içeride bu terör sürülerine karşı kararlı bir mücadeleden başka yapabileceğimiz çok fazla bir şey yok. Ama ilanihaye kaybettiğimiz canlara yanarak, yüreğimizde her gün biraz daha büyüyen acılarımızla baş başa kalarak bu beladan kurtulamayız.
Ne yapıp edip bu terör sarmalından çıkışın bir yolunu bulmak zorundayız. Zaten toplumları yöneten devlet aklının asli görevi de, en zor zamanlarda bile çözüm üretmeyi başarabilmektir. Kabul etmek gerekiyor ki bu konuda elimizde çok fazla seçenek de yok. Galiba uluslararası düzlemde bu terör örgütlerinin yolunu kesmek için özellikle uluslararası ölçekte bir şeyler yapmak gerekiyor. Bunun da bir tek yolu var; müttefiklerle olan ilişkilerimizi daha güvenli bir zemine oturtarak derinleştirmek...
Allah Gaziantep’teki hain saldırıda hayatlarını kaybeden canlarımıza rahmet eylesin, milletimize sabırlar versin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.