Moody’s’i boşver bize demokrasi ve hukuk yeter
Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürdü, bilen bilmeyen herkes ekonomi kehanetleri üretmeye başladı. Kimisi “Eyvah Türkiye’nin işi bundan sonra zor, artık bu ülkeye yabancı yatırımcı gelmez, dış finansman sıkıntısı ekonomimizi çöküşe götürür” benzeri hayıflanmalarla felaket senaryoları üretiyor, kimisi de bu kararı üst akılın “Türkiye’ye diz çöktürme operasyonu” olarak yorumluyor.
Moody’s’in bu kararı, üst akılın Türkiye’ye hiza verme planlamasının bir sonucu mudur, yoksa küresel ekonominin işleyişine uygun bir prosödür müdür bilemem. Doğrusu işin bu veçhesi beni o kadar da çok ilgilendirmiyor.
Pek çok yorumcu ve siyasetçi bu ‘not düşürme’nin siyasi saikle yapıldığını söylüyor. Bence de bu kararda ‘siyasi saik’ önemli rol oynamıştır. Bunda çok yadırganacak bir durum yok, zira kredi derecelendirme kuruluşları kararlarında ekonomik göstergeler kadar, not verdikleri ülkenin siyasi görünümünü de dikkate alıyorlar. Nitekim Moody’s 15 Temmuz sonrası yaptığı açıklamada, not verirken siyasi göstergeleri dikkate alacaklarını açıkça beyan etmişti.
Farzedelim ki bu karar tamamen siyasi saiklerle verilmiş faullü bir karardır. Ayrıca bu sadece bizim başımıza gelen bir olay da değil. Mesela geçtiğimiz yıllarda bizzat ABD Başkanı Obama Standard and Poor’s’u siyasi karar vermekle suçlayıp ağır eleştirilerde bulunmuştu. Dolayısıyla oturup hayali korkular üretmenin bir anlamı yok.
Ayrıca unutmayalım, kredi derecelendirme kuruluşlarının tamamı 2012 yılına gelene kadar Türkiye’ye yatırım yapılamaz notu vermişlerdi. Türkiye o güne kadar bütün iç ve dış dalgalanmalara rağmen risk yönetmeyi ve büyümeyi birlikte sağlamıştır.
Peki bu başarı hikayesi nasıl gerçekleşmiştir?
Çünkü Türkiye o günlerde yani 2011’e gelene kadar gerçekleştirdiği demokratik ve ekonomik reformlarla dünyanın yıldız ülkesiydi. Mesela New York Times gazetesi 12 Eylül 2010 referandumu sonrasında “Daha demokratik bir Türkiye” başlığını kullandığı baş yazısında Türkiye’ye övgülerde bulunmuş ve o günlerde başbakan olan Tayyip Erdoğan için ise “anayasal ve ekonomik bir reformcu olarak hayran olunacak bir sicile sahip” ifadesini kullanmıştı.
İşte kredi derecelendirme kuruluşlarının bütün siyasi ve de faullü kararlarına rağmen Türkiye’yi başarılı kılan sihirli formül bu; hukuk ve demokrasi...
Şu andan itibaren Türkiye’nin yapacağı iş bellidir, ekonominin temellerini güçlendirerek yapısal reformlara devam etmek... Daha da önemlisi ülkenin demokratik hukuk devleti görünümünü pırıltılı hale getirmek. Gerisi sadece teferruat...
Kimsenin kuşkusu olmasın ki, Moody’s not düşürdü diye ekonomik bir felaket filan yaşayacak değiliz. Zira Türkiye’nin ekonomi rotası Başbakan yardımcısıMehmet Şimşek’in de belirttiği gibi “Durmak yok reformlara devam. Türkiye’nin temelleri sağlam. Birçok iç ve dış şoka rağmen ekonomimiz küresel kriz sonrası dönemde yüzde 5.2 büyümüştür, şoklara karşı dirençlidir.”
Yeter ki demokraside ve hukukun işleyişinde pırıltımızı azaltacak işler yapmayalım. Çünkü Türkiye bugüne kadar hukuk ve demokrasi alanında gerçekleştirdiği reformlarla kredi derecelendirme kuruluşlarına rağmen ekonomisini daha yükseklere taşımayı başardı. Eminim ki aynı enstrümanlarla yine başaracaktır.
Dolayısıyla Moody’s, Standard and Poor’s ya da Fich istedikleri notu verebilirler, bize demokrasi ve hukuk yeter...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.