Ya Bahçeli numara çekiyorsa...
Zaman zaman AK parti çevrelerinden Devlet Bahçeli’nin başkanlık sistemi konusundaki coşkusundan endişelenen sesler duyuyorum. Bu konuda gerek bizzat telefon ederek, gerek mesaj göndererek, gerekse mail yazarak görüşlerini belirten insanların ortak endişesi, “Neden Bahçeli durup dururken bu başkanlık işine gönüllü yazıldı, siyaseten bu işten ne kazancı olabilir ki... Farzedelim başkanlık sistemi hayata geçti, Bahçeli’nin başkan olma şansı yok, eğer başkanlık gerçekleşirse muhtemelen parlamentoda bile olmayacak demektir. İyi güzel de neden AK Parti’ye böyle bir destek sunuyor? Sakın bizi kendi kulvarına çekip bir plan yapıyor olmasın?”
Açıkça söylemek gerekirse ben Bahçeli’nin böylesi bir politik kurnazlık içinde olduğu kanaatinde değilim. Zira MHP lideri başından beri yaptığı bütün açıklamalarda mevcut şartlarda fiili bir başkanlığın yürürlükte olduğunu ve bu durumun düzeltilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
MHP lideri Bahçeli’nin, başbakan Binali Yıldırım’la yaptığı başbaşa görüşmenin akabinde yaptığı değerlendirmede “Başbakan’ın anayasa ile ilgili görüşlerini müspet ve makul buluyoruz” şeklindeki sözlerinin hemen ardından “Fiili durum”un altını oldukça kalın bir çizgiyle çizen şu ifadeleri son derece manidar: “Henüz somut bir siyasi mutabakat sağlanmamış olsa da önümüzdeki sürecin Türkiye’deki fiili dayatmayı çözeceği ümidindeyim.”
***
Yani Bahçeli’nin niyeti öyle bir takım politik cambazlıklar yaparak dereyi bulandırıp siyasi çıkar sağlamak değil, giderek bir sistem zafiyetine dönüşen mevcut halin bir an önce bir netliğe kavuşmasını istiyor.
Belki insanların, özellikle de AK Partililerin kafasını karıştıran durum; Bahçeli’nin ve MHP yetkililerinin neredeyse her açıklamalarında, “Biz parlamenter sistemin revizyonundan yanayız” şeklindeki ifadeleridir. Bana göre bu ifade başkanlık sistemine giden yolun altını kazmak için değil, tam aksine ayakları yere basan bir başkanlık modelinin oluşum sürecinde MHP’nin elindeki argümanları zenginleştirmek için tekrarlanmaktadır.
Muhtemelen başkanlık modeliyle ilgili çalışma biraz daha ete kemiğe büründüğünde Bahçeli kuvvetler ayrılığını esas alan, denge-denetlemenin olduğu evrensel hukuk normlarında bir başkanlık için ağırlığını koyacaktır. Gerçi başkanlık modelinin oluşumu konusunda ciddi bir kriz çıkacağı kanaatinde değilim ama, küçük bir ihtimal bile olsa AK Parti eğer MHP’nin hassasiyetlerini dikkate almazsa, o zaman Bahçeli çıkıp çok daha haklı bir gerekçeyle “Biz üzerimize düşeni yaptık ve pozitif davrandık ama olmadı” deme şansına sahip olacaktır. Böylece MHP lideri hem yeni sistemin oluşumunda etkin bir rol üstlenmiş olacak hem de toplum nezdinde ‘anayasal krizi’ çözen bir lider ve parti imajı yaratmış olacak. Ayrıca unutmayalım, 15 Temmuz’dan bu yana AK Parti ve MHP tabanı darbeye karşı oluşan hassasiyetler anlamında ortak bir zeminde bulunuyor. Dolayısıyla Bahçeli’nin, kendi tabanının duygu dünyası itibariyle de böyle bir tutum sergilemesi siyasi realite açısından son derece normal.
Yani Bahçeli yarın meydanlara çıktığında, “Ben Türkiye’nin bekası açısından darbeye karşı millet iradesiyle aynı zeminde durdum, giderek kaosa dönüşen sistem krizinin çözümüne katkı sundum” dediğinde MHP açısından bunun pozitif bir karşılığı olacaktır.
Keşke CHP de daha pozitif bir tavır alarak, evrensel hukuk normları bağlamında modern bir başkanlık sistemi için katkı sunabilseydi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.