Türkeş’in bir bildiği mi var?
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in pazartesi günü Hürriyet gazetesinde bir mülakatı yayınlandı. Türkeş verdiği mülakatta öyle şeyler söylüyor ki doğrusu insanın kafası karışıyor. Türkiye dolu dizgin başkanlık referandumuna giderken Türkeş’in başkanlıktan idama ve hukuka kadar her alanda cesur ifadeler kullanması, ister istemez insanın aklına “Acaba bizim bilmediğimiz ama Türkeş’in bildiği çok önemli bilgiler mi var?” sorusu takılıyor.
Kuşkusuz söz konusu olan Devlet Bahçeli olduğunda herhalde en ayrıntılı bilgiye sahip olması gereken isim Tuğrul Türkeş’tir. Dolayısıyla bu çıkışı, konjonktürel olarak Türkeş’in işine öyle geldiği için bu tür değerlendirmeler yapıyor diyerek geçiştirmek çok akla ve mantığa uygun bir yaklaşım olmayacaktır.
Türkeş “Sayın Bahçeli çok deneyimli ve kurt bir siyasetçidir. Şüphesiz ki bir stratejisi vardır” derken, aslında bana göre de çok önemli bir noktaya işaret ediyor.
Zira ortada hiçbir olağanüstü durum yokken Bahçeli’nin “Getirin başkanlığı...”diyerek gündemi bir anda altüst eden çıkış yapması, siyasetin normal seyri ile izah edilemeyecek kadar karmaşık ve de kendi içinde çok sayıda soru işareti barındıran bir çıkış... Bu tavırda mutlaka bir art niyet aramak elbette Bahçeli’ye haksızlık olur ama izaha da muhtaç bir durum...
***
Kesin bir kanaat olarak anlaşılmasından endişe ederim ama, Türkeş’in değerlendirmelerini okuduktan sonra, sanki Türkeş Bahçeli’nin stratejisi konusunda çok daha içeriden bilgilere sahip de bunları açıkça paylaşmıyor gibi bir hisse kapıldım. Belki de sanıldığı kadar arka planında öyle derin soru işaretleri yoktur ve bu açıklamalar sadece Türkeş’in AK Parti’nin geleceğine ilişkin duyduğu endişelerden kaynaklanmaktadır. Mülakatın satır aralarını dikkatle incelediğinizde, sanki Türkeş’in başkanlık sistemine karşı olduğu gibi bir izlenime kapılıyorsunuz. Elbette bu izlenim kesin bir kanaat ve yargı anlamına gelmiyor. Belki bu cümleyi şöyle ifade etmek lazım; Türkeş mevcut Türkiye şartlarında başkanlık referandumunun topluma yeterince iyi anlatılamayacağına inanıyor.
Ve referandum konusunda ciddi endişeleri var. Özellikle Turgut Özal örneğinden yola çıkarak söyledikleri son derece dikkat çekici. Bilindiği gibi rahmetli Özal 1987 yılında eski siyasetçilerin geleceği ile ilgili referanduma gitmiş ve halk yüzde 49.8’e karşı yüzde 50.2 ile eski siyasetçilere siyaset yolunu açmıştı.
Öyle anlaşılıyor ki Türkeş tarihin tekerrür etmesinden endişe ediyor ve AK Parti’yi muhtemel bir tehlikeye karşı tekrar tekrar uyarıyor: “Bakın bir tehlikeye dikkat çekmeye çalışıyorum. Özal’ın istediği referandumun sonunda ne oldu? Demirel tekrar siyaset sahnesine çıktı, Erbakan çıktı, Türkeş çıktı. Ve rahmetli Özal’ın düşüşü başladı. İktidardaki bir partinin bunu dikkate alması lazım. Referandum genel seçim değildir. 7 Haziran’da yüzde 41 alırsın, 1 Kasım’da yüzde 49.5’e çıkarırsın ve mutlak galipsin. Referandumda aynı yüzde 49.5’i aldığında seçimi kaybettin demektir. Referandumu kaybetmek Cumhurbaşkanı’nın yasal ve meşru olduğunu tekrar tartışmaya açar. AK Parti’nin buna dikkat etmesi lazım.”
***
Türkeş’in referandum endişelerini fazla abartılı bulanlar olabilir. Açıkçası ben de sonuçlar konusunda çok da endişeye mahal olmadığı kanaatindeyim. Zira hem tecrübe hem de siyasi birikim açısından güçlü bir lider olan Tayyip Erdoğan, sonuçlarını öngörmediği bir adım asla atmayacaktır. Ancak her şeye rağmen küçük de olsa bir ihtiyat payı bırakmakta yarar var. Özellikle AK Parti’nin kılı kırk yaran bir titizlikle, muhtemel bütün sonuçları dikkate alan bir plan ve stratejiye göre hareket etmesi gerekiyor.
Unutmayalım, insanlar referandumda AK Parti’ye değil, henüz tam olarak nasıl bir şey olduğunu bilmedikleri bir sisteme yani başkanlığa oy verecekler. Evet bugün seçim olsa halk yüzde 50’nin üzerinde AK Parti’ye oy verir ama başkanlık konusunda fotoğraf o kadar net değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.