Siyasette çaresizlik
Fikir üretemeyen insan, küfür üretir.
Bir insanın söyleyecek sözü kalmamışsa, hakaret etmeye başlar.
Sözü dinleten şey, sesin yüksekliği değil, fikrin gücüdür.
Fikrinizin gücü yoksa, sesinizin gücünü, hakaretinizin şiddetini arttırmaya kalkarsınız. Sonunda insanlar dönüp bakar ama bu yaptığınızın onaylandığı anlamına gelmez.
MUHALEFETİN ÇARESİZLİĞİ
Anayasa değişikliği sürecinde muhalefetin, ona destek veren medyanın ve AK Parti karşıtlarının düştüğü durum tam olarak budur. Toplumu etkileyecek, insanları peşlerinden sürükleyecek kuvvetli bir sözü kalmamış ki, hakarete ve küfür etmeye yönelmişler.
Ben buna, 'siyasette çaresizlik' denir.
Katıldığım tartışma programlarından sonra insanlardan genelde hep aynı mesajı alıyorum: 'Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun? Onlar bağırıyor, sert şeyler söylüyor, hatta kabalaşıyor ama sen onlara aynı şekilde cevap vermiyorsun' diyorlar. Hatta tavrımı 'pasiflik' olarak görenler bile var.
Hepsine söylediğim aynı şeydir: 'Ben fikirlerime ve savunduğum düşüncelerime güveniyorum, sesimin gürlüğüne ve kabalığa değil.'
CHP üst düzey yöneticilerinin son günlerdeki sözlerine, tavırlarına bir bakın. Aklı başında bir lise öğrencisi bile bu tarzda konuşmaz, bu tarz argümanları savunmaz. Ama genel başkan yardımcıları, grup başkan vekilleri, şahısları hedef göstererek hakaret ediyor, bel altı vuruyor, cinsel göndermeler yapıyor. Dünkü Yeni Şafak manşetini yeniden inceleyin ve o sözleri okuyun.
İKTİDAR ADAYI OLAN PARTİ BÖYLE Mİ OLUR?
Sosyal medyada bunları yapan ergenleri blokluyoruz. Ancak bu ana muhalefet partisi. Yani iktidar adayı. Yani Türkiye'yi bir gün yönetecek, dünyada temsil edecek parti güya. Bu ülke için büyük bir kayıp.
Her zaman şunu savundum: Ana muhalefet partisinin zayıf olması, niteliksiz insanlar tarafından yönetilmesi, iktidarların, demokrasinin, dolayısı ile ülkenin faydasına değildir. Talihsizliğe bakın ki, CHP tam olarak böyle bir partiye dönüştü.
CHP'yi destekleyen, AK Parti'ye muhalefet eden gazetelerin, köşe yazarlarının durumu daha vahim. Hiç utanmadan, yazının başlığına küfür kelimeleri koyabiliyorlar. Hiç utanmadan millete, milleti temsil eden vekillere, devleti temsil eden Cumhurbaşkanı'na galiz küfür sayılan cümleleri köşelerine koyabiliyorlar.
Bu köşede, AK Parti'yi savunduğunu sanan ama ona büyük zarar veren seviyesizlikleri eleştirdiğimde, büyük bir hevesle yazılarımı alıntılayıp manşet yapan, sosyal medyada yayan, ekranlarda okuyan insanlar, ne muhalefetin, ne de onun medyasının seviyesizliğini, küfürbazlığını eleştirmiyor. Bizim yaptığımız özeleştiriyi bir kez olsun yapamıyorlar. Mahalle baskısı asıl budur.
Zira bu insanların dertleri kaliteli, saygın, düzeyli bir medyayı, bir siyaseti ülkeye kazandırmak değil. AK Parti'yi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirmek için gördüklerini her şeye sarılıyorlar.
O seviyesiz ve küfürbaz yazarları da bu nedenle savunuyorlar. Daha çok küfretsin, daha çok hakaret yazsın diye yüreklendiriyorlar bir de. Sorsanız, buna fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü diyecekler. Bu hakaretlere soruşturma açıldığında, bunu bir de utanmadan yabancı ülkelere şikayet ederler, ülkede düşünce özgürlüğü yok derler.
Bu tam olarak çaresizliktir.
ÇARESİZLERİN SON SIĞINAĞI, HAKARETTİR
Ne bir derinlikli fikir üretiliyor, ne sağlıklı bir eleştiri getiriliyor, ne de bir alternatif tez üretiyorlar. Sadece ve sadece her fikre, her düşünceye, her projeye 'hayır' diyorlar. Gerekçeleri sağlıksız, mantıksız ve toplumda bir karşılığı yok. İşin çaresizlik kısmı, bunu bile beceremedikleri için, sözü dinlenmediği için, hakarete, iftiraya, bel altı vurmaya başlıyorlar. Fikir üretmede çaresiz kalmış insanların son sığınağı, hakarettir.
Sosyal medyada cahil ergen trollerin onları alkışlamasını, desteklemelerini de toplumsal bir karşılığı var diye zannediyorlar. Oysa toplumun büyük kesimi, hatta muhalefet eden insanları bile bu düzeysizlik ve seviyesizlikten şikayetçi. Onlar da çaresizler, CHP'den başka solda bir muhalefet partisi yok çünkü.
Bundan dolayıdır ki, asla iktidar olamıyorlar. Olamayacaklar.
Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemine itiraz etmelerinin en büyük nedeni de bu. Hiç bir zaman halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı çıkaramayacakları için, siyaseten silineceklerini düşünüyorlar. Haklılar da. Bu kafayla giderlerse, siyasette yer bulamayacaklar bir daha.
AK PARTİ MUHALEFETİN SEVİYESİNE İNMEMELİ
AK Parti yöneticilerinin, sözcülerinin kendilerini sığ sulara çekecek bu muhalefet tarzına kapılmamaları gerek. Şu anda kadar, Başbakan da, Cumhurbaşkanı da bu düzeysizliğe inmedi.
Ancak AK Parti'nin sözcüsüymüş gibi davranan, medyada köşesi, televizyon programı, sosyal medyada kalabalık takipçisi olan bazı isimler, bu sığ muhalefet tarzına kaptırıyor kendilerini. Bu da büyük rahatsızlık yaratıyor tabanda. Benim de ısrarla eleştirdiğim budur.
AK Parti büyük bir sorumluluk ve yükü omuzlamış durumda. O yükü ancak ciddiyetle, saygın ve nitelikli bir siyaset tarzıyla taşıyabilir. Millet ülkenin içinde bulunduğu sorunların ancak, AK Parti'nin yıllardır sürdürdüğü saygın ve seviyeli siyasetiyle çözülebileceğine inanıyor. Onu hayal kırıklığına uğratmamak lazım.
Muhalefetin ve onun medyası çaresizlik içinde, hakaret ve küfürle gündeme tutunabileceğini sanıyor. Büyük hata yapıyor.
Sözü olan, fikrine güvenen kimse, seviyesini düşürmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.