Bir vizyon ve ekip ruhu hikayesi
Konu bana yabancıydı. Bu nedenle toplantı davetini kabul etmemiştim önce. Sonra Harvard Üniversitesi'nde Türkiye'nin açtığı bir bilim merkezinin varlığı dikkatimi çekmişti. O nedenle projenin iletişim danışmanı Mustafa Kaya'nın davetini kabul ettim.
Toplantıyı izledim. Çıkınca çok etkilendiğim iki şeyi size anlatmaya karar verdim. Eminim siz de çok etkileneceksiniz.
İNSANLIĞIN KADERİNİ ETKİLEYECEK BİR BULUŞ
Sunum yapan kişi, Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil'di. Harvard Üniversitesi'nde profesörlük unvanı almış, hayatını bilime adamış biriydi. Metabolik (diyabet gibi) hastalıklar üzerine çalışıyordu.
Bilimsel araştırmalarını derinleştirmek için maddi destek arıyordu. Bir gün Murat Ülker ile tanıştı. Meğer o da bir arayış içindeymiş. Karşılıklı el sıkıştılar. Böylece, Harvard Üniversitesi Kamu Sağlığı Fakültesi'nde, 2016 yılında, Sabri Ülker Center adıyla bir araştırma merkezi açıldı.
Doç. Dr. Furkan Burak bu merkezde, karaciğere şeker üretme komutu veren yeni bir hormonun varlığını keşfetti. Bunun tedavi amaçlı kullanılması için bir molekülün geliştirilmesini sağladı. Bu, dünyada diyabetten ölen milyonlarca insanın hayatını kurtarabilecek bir buluştu aslında. Science gibi, dünyanın en büyük bilim dergileri, bu yüzden buluşa geniş yer verdi.
Gökhan Hoca, işte o gece, bu buluşu anlatmak için karşımızdaydı. Annesi ve ağabeyinin salonda olmasından heyecanlanacak kadar içten biriydi. Sadeliği ve doğallığı çok dikkat çekiciydi.
EKİP RUHU VE İNSAN YETİŞTİRMENİN EN GÜZEL ÖRNEĞİ
Ancak beni asıl etkileyen şey, Gökhan Hoca'nın sunumun başından sonuna kadar, sürekli onu yetiştiren hocalarından, ekibinden, öğrencilerinden bahsetmesi ve bir tek cümlede bile, “ben” merkezli konuşmamasıydı.
“Bana bilimi sevdiren hocam... Bizim Furkan... Sevgili Ebru... bu ekibimizin sempatik Japon üyesi gibi...”
Ekibinin fotoğraflarını yayınlıyor, anlaşma imzaladığı kalemi duvarına asıyor, onların başka üniversitelere transfer olmasını gururla anlatıyor, başarılarını öve öve bitiremiyordu. Dünyanın en ünlü üniversitesinde, çok büyük işlere imza atmış bu bilim adamını, yaptığı buluşla değil sadece, bu alçak gönüllü yönüyle daha çok takdir ettim.
Ekip ruhu denen şeyin, gerçek anlamda insan yetiştirmenin ne demek olduğunu, Gökhan Hoca'nın sunumunu izlerken çok iyi anladım. O ekipte bulunan herksin ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. Hocaları onlar için bulunmaz nimetti.
Ancak Gökhan Hoca'yı yetiştiren, Prof. Nejat Akar, Prof. Gürbüz Erdoğan da sunumda oradaydı ve destek olmaya gelmişlerdi. Hocalarının fotoğrafını sunumda yayınlayan Gökhan Hoca, onlara minnettarlığını da her fırsatta vurguladı. Demek ki aldığı bilimsel terbiye buydu ve şimdi öğrencilerine de bunu aşılıyordu.
O gece, bu bilimsel buluşun insanlık için ne kadar önemli olduğunu öğrenirken, aynı zamanda bu bilimsel terbiyenin, etiğin, adabın, edebin, mütevazılığın ve insan yetiştirmeye adanmış ömürlerin ne denli hayati öneme sahip olduğunu da anladım.
Toplantıda birinci etkilendiği konu buydu.
BİR İŞ ADAMININ VİZYONU
İkinci etkilendiğim konu:
Türkiye'nin en önemli iş adamlarından biri olan Sabri Ülker hayatını kaybettiğinde, oğlu Murat Ülker ve diğer aile fertleri onun adını yaşatmak ister. Sabri Ülker bilim, çevre ve sağlık konularına çok önem verdiği için, adının bu alanda çalışan bir kuruma verilmesi düşünülür.
Dünyadaki en önemli üniversitelerde bu nedenle araştırmalar yapılır. Sonunda Prof. Gökhan Hotamışlıgil ile bu nedenle buluşulur. Hoca bilimsel çalışmalarına fon, Murat Ülker de, babasının adını yaşatacak bir bilim merkezi aramaktadır. İki tarafın da isteği böylece gerçekleşir.
Böyle bir bilim merkezine sponsor olmaları, maddi açıdan Ülker ailesi için çok küçük bir rakamdır. Ancak verdikleri bu destekle, milyonlarca insanın hayatını kurtaracak bir bilimsel buluşu insanlığa kazandırmış oldular.
Ya olmasalardı? Ya bu popülaritesi az, medyatik olmayan ve çok uzun yıllar sessizce sürecek araştırma merkezini önemsemeselerdi? Bir stadyuma, yüzlerce katlı bir gökdelene, ne bileyim, bir bisküvi fabrikasına falan verselerdi Sabri Ülker'in adını? Ne o buluş olacaktı, ne de o kadar kıymetli insan yetiştirilecek bir ortam meydana gelecekti.
Demek ki, hayali olan insanlar, vizyon sahibi iş adamlarıyla buluştuğunda, ne kadar muhteşem şeyler gerçekleşiyor.
TÜRKİYE ADINA GURUR VERİCİ
Çok gurur verici değil mi? İnsanlığın kaderini etkileyebilecek buluşların yapıldığı bir merkezi “biz” kurduk. Türkiye olarak, “biz” olarak yaptık bunu. O bilim insanları ve vizyoner iş adamlarına sahip olduğumuz için çok gurur duydum. Eminim bir gün, bizim üniversitelerimiz de Türkiye'de aynı buluşları yapacaktır. Yeter ki, derdi olan doğru insanlar, vizyon sahibi iş adamlarıyla bir araya gelebilsin.
Bunları sizinle paylaşmak istedim. Siz de gurur duyun diye yazdım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.