Kemal Öztürk

Kemal Öztürk

Kendi çocuklarını yiyen kapitalizm

Kendi çocuklarını yiyen kapitalizm

Batı medeniyetinin bir derin sarsıntı geçirdiğini ve gerileme dönemine girdiğini iddia ediyorum bir süredir. Bu köşeyi okuyanlar bunun farkındadır.

Bu iddiama en önemli kanıt olarak, Atlantik Okyanusu'nun iki ucunda yaşanan depremleri gösteriyorum. ABD ve Avrupa, siyasi ve ekonomik değişimin derin sarsıntılarını yaşıyor. İngiltere Brexit, ABD Trump ile dipte yaşanan sarsıntıyı dışa vurdular.

SARSINTIYI HALK YAPIYOR

Bazı aydınlar bunu yanlış okuyor. Trump ve Brexit olduğu için deprem olmuyor Batı medeniyetinde. Derinlerde bir deprem olduğu için Brexit ve Trump vakaları gerçekleşiyor. Yani yüzeyde gördüğümüz şey neden değil, sonuç. Trump yarın iktidardan düşürülse, İngiltere Brexit'i iptal etse bile sonuç değişmeyecektir.

Zira bu kararlar geçici öfkelerin, anlık durumların kararları değildir. Geniş halk kitlelerinin, uzun süren mayalanma döneminden sonra verdikleri karardır. Trump'ı seçen halk, o gitse de bir dahaki seçimde yine ona benzeyen birini seçecektir. Brexit'e 'evet' diyenlerin kararı iptal edilse de, bir dahaki seçimi, AB'den çıkmak isteyen parti kazanacaktır. Değişim halkın kendisinde yani. Sarsıntıyı da o yaratıyor.

Önümüzdeki iki yılı iyi izleyin. Benzer depremler Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya'da da olacak. Trump benzeri liderlerin iktidarlara geldiğini göreceğiz.

MODERNİZİMİN ANA SÜTUNLARI SALLANIYOR

Tüm bu yaşananları, daha derinlerde meydana gelen ve merkez üssü Atlantik'in dibi olan bir deprem olarak görmeliyiz. Yani ABD ve Avrupa'yı var eden merkez, modernizm. Batı medeniyetinin kurucu değerleri, güçlü sütunları, enerji merkezleri sarsılıyor şu anda.

Modernizmin en güçlü argümanları ve kavramları olan, daha çok kontrol etmek (emperyalizm), daha çok kazanmak (kapitalizm), daha çok yayılmak (globalizm), artık Batı toplumunun en büyük belası olmaya başladı.

Globalizmin en önemli sembollerinden biri olan, Facebook kurucusu Zuckerberg, BBC'ye verdiği demeçte, Trump ve Brexit karşıtlarını eleştirip, globalizme sahip çıktı. Ona göre iyi bir şeymiş bu sistem aslında. Oysa Londra'da sokağa inip, Black Cab taksilere binse, o şoförlerden, globalizmin kendilerini nasıl fakirleştirdiğini dinleyebilirdi.

Taksiden inip, Dorchester Oteli'ne girerken, kapıdaki komi şunu sorsa mesela: 'Bir kişi, neden iki yüz milyon insanda olması gereken servete, tek başına sahip?' Sanırım Zükerberg, sadece 'serbest pazar, rekabet, global ticaret, çok çalışmak' gibi masum kavramlarla açıklamaya çalışırdı. Oysa gerçek cevap, modernizmin insanlığa telkin ettiği 'daha çok kazanmalısın' (kapitalizm) zehrinden başka bir şey değildir.

“BİZİ ALMANYA SÖMÜRÜYOR”

Bugün Zuckerberg ve onun gibi sekiz kişinin sahip olduğu servet, 3.2 milyar insanın servetinden daha fazla. Bu aslında şu demek: Dünyadaki gelir dağılımında, 3.2 milyar insanın olması gereken servet alınmış (sömürülmüş), sadece 8 kişiye verilmiş. Serveti, hakları ve zenginlikleri çalınmış insanlar, bugün bu zenginlerin (legal servet hırsızları) yaşadığı ülkelerin kapısına mülteci olarak dayanmışlar ve haklarını geri istiyorlar. Onlar da Trump eliyle ülkeye girişlerine yasak koyuyor.

Peki ne olacak? Bugün 7 ülke, yarın 40 ülke, sonra? Eğer Amerika ve Avrupa, sömürdükleri, zenginliklerini çaldıkları, hayatlarını kararttıkları ülkelerden gelen insanlara giriş yasağı koyacaklarsa, dünyanın dörtte üçüne yasak koymaları gerekecek. Çünkü emperyalizmin sömürmediği çok az ülke kaldı dünyada. Onlar da fakir oldukları ve sömürülecek bir şeyleri olmadığı için kurtuldular.

Sömürecek, servetleri ellerinden alınacak ülkeler kalmadığı için, Batı kendi toplumunu sömürmeye başladı. Roma'da, İtalyan bir taksi şoförü şöyle dedi bana: “Bizi Almaya sömürüyor aslında. AB neden bizim için iyiymiş diyorlar?”

İtalya Sapienza Üniversitesi'nde Dr. Fabia Grassi, şöyle tanımladı bu durumu, kağıt bardakta kahvelerimizi içerken: “İşsizler değil, çalışan insanlarımız fakirleşti. Sebebi de yanlış devlet politikaları ve daha çok kazanmak isteyen global şirketler”. Tam olarak durum budur.

KENDİ ÇOCUKLARINI YİYEN KAPİTALİZM

Trump, 'yerli ABD malı kullan, ABD'li işçi çalıştır' diye, global şirketlere seslenirken, aslında, ona oy veren milyonlarca beyaz işçi sınıfının talebini dile getiriyor. Bunların işi var aslında ama yine de her geçen gün fakirleşiyorlar.

Buna kapitalizmin kendi çocuklarını yemesi denir. Ne trajik bir haldir ki, fakirleşen beyazların sesi olan Trump da, Zuckerberg gibi global iş yapan bir milyarderdir.

Kafası çok karışmış Batı dünyasını izlemeye devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Öztürk Arşivi