Ah şu referandum korsanları da olmasa...
Geçen hafta perşembe, cuma ve cumartesi günleri Ankara’daydım. Hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eski dönem vekillere verdiği yemeğe hem de Başbakan Binali Yıldırım’ın yemeğine katıldım. Bu arada Ankara Arena’daki ‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ tanıtım toplantısını yakından izleme imkanını buldum. AK Parti 16 Nisan için startı vererek kelimenin tam anlamıyla referandum coşkusuna girmiş durumda.
AK Parti teşkilatlarının, şu andan itibaren kapı kapı dolaşarak 16 Nisan’da yeni bir başarı hikayesi yazmak için yüksek bir enerjiyle çalışacağı muhakkak. Zira AK Parti’ye gönül veren herkes biliyor ki, bugüne kadar bütün genel ve yerel seçimleri ve de referandumları aynı coşkuyla kazandılar. Dolayısıyla bugün de aynı heyecan ve motivasyonla yollardalar. Çok doğal olarak bunca yaşanan tecrübe ve başarı hikayesinden sonra zihinlerinde en küçük bir başarısızlık ihtimaline yer yok. Ayrıca sürekli başarıya endeksli bir kadro için aksi bir ihtimali düşünmek bile mümkün değildir.
***
Kuşkusuz nasıl bir sonuç çıkacağını şimdiden kestirmek elbette mümkün değildir, önemli olan kampanyayı yürüten insanların başarıya olan inancıdır. Zaten sandığı millete götürmenin temel esprisi de millet iradesinin tecelli etmesini sağlamaktır. Eğer sonucu biliyor olsaydık, herhalde sandığa gerek olmazdı.
Ankara’da üç gün boyunca yakından izleme imkanı bulduğum AK Parti fotoğrafına baktığımda, aslında 16 Nisan konusunda herhangi bir endişeye mahal olmadığını söylemem gerekiyor. Tek tek parti teşkilatları da, eski ve yeni vekiller de başarıya inanmış durumdalar.
Ancak bütün bunların ötesinde özellikle vekillerin ve teşkilat mensuplarının zihninde ‘keşke’ ile başlayan bazı soru işaretlerinin altını da çizmek gerekiyor. Bu ‘keşke’nin açılımına daha yakından baktığımızda; mesela diyorlar ki, “Keşke şu televizyonlarda AK Parti adına konuştuğunu iddia eden bazı yorumcuların, ‘evet’,‘hayır’ üzerinden kolayca ‘vatanseverlik’ ve ‘hainlik’ sloganları üreterek millete parmak sallamaları hiç olmasa... Bu anlayış AK Parti’ye zarar veriyor, çünkü biz bütün Türkiye’yi kucaklama iddiasıyla yola çıktık ve bugüne kadar da kimseyi ötekileştirmedik. Ama şimdi birileri bizim adımıza racon kesiyor, bu bize yakışmıyor.”
Aslında benim de uzun süredir dikkat çekmeye çalıştığım ve endişe duyduğum önemli zaaf noktalarından birisi, AK Parti adına racon kesenlerin bu partiye hiç de hak etmediği böylesi kaba bir etiket yapıştırma gayretleridir. Çünkü AK Parti bugüne kadar hiçbir seçimde insanların tercihleri üzerinden asla bir kampanya yürütmedi, bugün de yürütmüyor. Ama kendinden menkul birileri televizyonlardan insanlara parmak doğrultarak hem bizzat AK Parti’ye gönül verenlerin zihnini bulandırıyor hem de özgür iradeleriyle karar verecek olan seçmeni ürkütüyor. AK Parti böyle bir görüntüyü asla hak etmiyor.
***
AK Parti’nin etrafında adeta bir zihniyet kirlenmesi oluşturmaya çalışan referandum korsanlarının bu zavallı halini gördükçe, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın başarıya endeksli kararlılığına büyük bir haksızlık yapıldığı kanaatine varıyorum.
Başbakan Yıldırım’ın cumartesi gecesi yemekte yaptığı konuşmada, millet iradesinin altını kalın bir çizgiyle çizdiği şu ifadelerini dinlerken referandum korsanlarının AK Parti’ye yaptığı haksızlığı daha net bir şekilde görüyorum: “Anketler havada uçuşuyor. Gerçek anket 16 Nisan ve 16 Nisan’da hepimiz boyumuzun ölçüsünü alacağız. Vatandaşın verdiğine şükretmekten, teşekkür etmekten başka diyecek bir şeyimiz olmaz. Kimin ne vereceğini bilmiyorum ve vatandaşın iradesine önceden bir oran belirlemek bize yakışmaz. Patron vatandaş, seçmen. Onların iradesini yok sayamayız, onlar yerine karar veremeyiz ama anlamlı bir evet beklemek hakkımız, yani talebimiz. Vatandaş eğer bu talebi uygun görür verirse ne ala, vermezse yine de başımız, gözümüz üstünde yeri var.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.