18 yaş düşmanlığı yap, 8 yaşındaki çocuğu afişe koy!
Olabilir... CHP’lilik “babadan oğula” geçebilir... Babayla aynı siyasal iklimde yaşayan, babanın çizdiği kültürel/ideolojik dairenin dışına çıkma iradesi gösterememiş oğullarda (esasen birçok oğulda) bu türden “sapmalar” (!) görülebilir.
Sosyal demokratlık da babadan oğula geçebilir.
Hiç genel başkanlık babadan oğula geçer mi yahu?
Küba mıyız?
Kuzey Kore miyiz?
Körfez ülkesi miyiz?
Değiliz ama olmuş... “Genel başkanlık” babadan oğula geçmiş.
Biricik özelliği İsmet Paşa’nın oğlu olmak olan (ne berbat Türkçe yahu!) merhum Erdal İnönü, dönemin CHP’si olan SHP’ye genel başkan olmuş.
Kimse de, “Hayrola, sosyal demokrat hanedanlık mı kuruluyor?” diye itiraz etmemiş.
Hani, Kemal Kılıçdaroğlu, “Yeni sistemde Cumhurbaşkanlığı babadan oğula geçecek” diyor ya... O cihetle hatırlattım. Erdal İnönü’yü hiç bahis mevzuu etmiyor. Erdal İnönü’nün, Anadolu gezilerinde, çoğu zaman, “Hoş gelmişsiniz Paşam” diye karşılandığını hatırlamıyor. (Demek ki, hanedanlığa en açık sistem, “parlamenter sistem”miş.)
Merhum Erdal İnönü, iyi bir fizikçi, başarısız bir siyasetçiydi.
Başarısız bir genel başkan oldu.
Demirel’in Başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetine, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak atandı.
Kötü bir Başbakan Yardımcısı, Felaket bir Dışişleri Bakanı’ydı.
Ermenistan’ın Karabağ’ı işgal ettiği günlerde, “Hocalı katliamı”nın hemen ertesinde, gazeteciler etrafını çevirip konu hakkında ne düşündüğünü, Dışişleri Bakanı olarak ne tepki vereceğini sordular.
Erdal Paşa, yüzünde o muzip gülümseme, iki geğirti arasına şu özlü cümleyi sıkıştırdı: “Azerbaycan’daki yurttaşlarımıza başarılar dilerim.”
Katliama maruz kalmış Hocalı ahalisine (yani “yurttaşlarımız” zannettiği Azerbaycanlılara) başarılar dileyen bir siyasetçi...
Merhum böylesine felaket bir Dışişleri Bakanı’ydı.
Referandum kampanyasını yalanlar üzerine kurmuş Kemal Kılıçdaroğlu şöyle diyor: “Yeni sistemle seçilme yaşı 18’e indiriliyor ama bu değişikliği kimin için getiriyorlar? Kendi çocukları için... Bakkalın, manavın, çiftçinin memurun, işçinin 18 yaşındaki çocuğu milletvekili olacak mı? Hayır.”
Bu yalanları söyleyen ve yüzü hiç kızarmayan Kemal Kılıçdaroğlu, son iki dönemin Cumhurbaşkanlarının tornacı ve kaptan çocuğu olduklarını, AK Parti grubunu oluşturan milletvekillerinin tümüyle bakkalın, manavın, çiftçinin, memurun sülbünden geldiklerini unutuyor. Biricik özelliği İsmet Paşa’nın oğlu olmak olan ve çocukluğu Dolmabahçe Sarayı’nda geçmiş Erdal İnönü’yü ise hatırlamak istemiyor.
Seçilme yaşının 18’e indirilmesine karşı çıkıyor ama gencecik çocuklar olan Deniz Gezmiş’i, Yusuf Aslan’ı, Hüseyin İnan’ı, Mahir Çayan’ı sömürmekten geri durmuyor... Referandum kampanyasında da 8 yaşındaki çocuğu kullanıyor.
Bir iddiası daha var Kılıçdaroğlu’nun: “Yeni Türkiye otoriter bir ülke olacak.”
Soralım o halde muhtereme:
Eski Türkiye’nin sunduğu bazı “güzelliklerin” yok edileceği kuşkusu (ya da “üzüntüsü”) üzerine mi oturtuyorsunuz bu öngörünüzü?
Eskiden İsveç’tik de, şimdi Kuzey Kore mi olduk? Ne olduk?
Tamam, “Yeni Türkiye” fikriyatından hoşlanmıyorsunuz. Peki, “Eski Türkiye”nin sunduğu “güzellikleri” (yarım yüzyıla sığdırılmış 4 darbeyi, 22 darbe rezil girişimini, sayısız muhtırayı, sistematik işkenceyi, Yassıada’yı, Sıkıyönetim Mahkemeleri’ni, gözaltında kayıpları, Kürtçe yasağını, CHP pogromlarını, yargısız infazları, Fetullahçı yargı vesayetini) neden hiç bahis mevzuu etmiyorsunuz?
Darbe başarılı olsaydı, Amerika ve AB ülkeleriyle tam uyum gösteren “dinci-Fetullahçı” bir düzen kurulacak, işçi ve çiftçi çocukları tasfiye edilecekti.
Size de muhtemelen torbadan yarım bir Başbakanlık çıkacaktı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.