Batı'nın utanç günlükleri
Size, farklı coğrafyalarda şahit olduğum olayları anlatacağım. Batı medeniyetini çok iyi anlamama ve gerçek yüzlerini görmeme vesile olmuştu. Eminim bir gün yolunuz düşer de buralara giderseniz, siz de aynı şeyleri görürsünüz.
BOSNA… BATI'NIN UTANÇ GÜNLERİ
1995 yılında, İgman dağlarını aşarak gizli yollarla girmiştim Saraybosna'ya. Avrupa Kış Olimpiyatları'nın daha kısa süre önce yapıldığı bu şehir, Sırp kuşatması altında inliyordu. Açlığı, pazar yerinde sivil katliamlarını, Sırp keskin nişancıların zevkine çocuk öldürmesini dünya ekranlardan izliyordu.
Hiçbir şey yapmadılar… Bu vahşeti izlediler ve sonunda Srebrenitsa'da toplu bir katliama izin vererek utanç notlarını tamamladılar.
Bugün hala toprak altından toplu mezarların çıktığı o şehirde, masum Bosnalı sivilleri Sırp kasaplarına teslim edenler, Hollanda askerleriydi. Çığlıklar arasında binlerce Müslüman Boşnak'ın öldürülmesini izledi tüm Batı. O gün 'uygar' Batı, Bosna'da insanlık imtihanını kaybetti.
Bilge Kralımız Aliya şöyle dedi: “Batı hiçbir zaman uygar olmadı evladım.”
KUZEY AFRİKA… BATI'NIN AHLAK MEZARLIĞI
Fransızların Cezayir işgalinin en utanç verici sembollerinden biri, başkent yakınlarındaki bir köprüdür. Uçurumun üzerinde kurulmuş bu köprüden binlerce Cezayirli canlı canlı aşağıya atılmış ve öldürülmüştü.
Bu katliamı bize anlatan Cezayirli yetkili Fransızca konuşuyordu. Çünkü Fransa, işgal döneminde ana dillerini yasaklamıştı. Bugün hala o yasağın etkisi devam ediyordu. Fransızlar 1945-1962 yılları arasında, 1 milyondan fazla Cezayirli Müslüman'ı öldürdü.
./.
Mısır'da darbe yapılmak üzereydi. Avrupa'dan güya arabuluculuk için gelip giden siyasilerin başında AB Dışişleri Bakanı Catherine Ashtonvardı. Onunla görüşen Mısırlı heyetle ben de görüştüm. Anladığımız şuydu: Batı, General Sisi'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı'na darbe yapmasını destekleyecekti, sadece oyalıyorlardı.
Darbeye karşı direnen Mursi taraftarları Rabia meydanında toplanmıştı. Yüz bin insan meydanda yatıp kalkıyordu. Batı medyası onların darbeye karşı direnişini görmedi, yazmadı ve duyurmadı.
Sonunda Sisi darbe yaptı. Binlerce insanı o meydanda öldürdü, on binlercesini yaraladı. Batı medyası küçük bir haberle geçiştirdi, Avrupalı siyasiler sesini çıkarmadı. Bir süre sonra Sisi, Almanya ve Fransa'da kırmızı halılarda, devlet başkanları tarafından karşılandı. Karşılığında Batılı şirketlere yüklü miktarlarda ihale verdi.
Cezayir, Mısır, Tunus, Fas, Libya… Kuzey Afrika ülkelerinden hangisine giderseniz gidin, Batı ülkelerinin orada yaptığı soykırımı, katliamı, faşist yasakları anlatan insanları göreceksiniz.
AFRİKA… BATI'NIN VAHŞET MÜZESİ
Güney Afrika Cumhuriyeti'ne gitmelisiniz. Orada Hollanda ve İngiltere'nin, tüm insanlık tarihinin en acımasız, en utanç verici, en ırkçı Apartheid rejiminin izlerini görebilirsiniz.
Beyazlarla, siyahların aynı bankta oturması, aynı otobüste gitmeleri, aynı yolda yürümelerinin yasak olduğu dönemlerin işaretleri duruyor hala. Zira o beyaz ırkçı rejim 1994 yılına kadar iktidarda kalmıştı.
Bugün hala Hollanda ve İngiliz sömürgecilerin beyaz çocukları, Güney Afrika'yı gizliden yönetir ve siyahlara üstünlük taslar.
Hollanda askerleri, 1652 yılında işgal ettiği Güney Afrika topraklarında büyük bir katliam yaptıktan sonra, geride kalan siyahlarla anlaşma imzalarken şöyle bir diyalog geçer:
“-Xhosan kabile reisi: Bir gün gemilerle Hollanda'ya gelip, topraklarınızı işgal etsek, insanlarınızı öldürsek ve sonra da buraları bize vereceksiniz diye önünüze bir anlaşma metni koysak ne hissedersiniz?
-Hollandalı komutan: Çabuk bu anlaşmayı imzala, yoksa geride kalanlarınızı da öldürürüm”.
./.
Kenya'da Serengeti düzlüklerinde, bir Maasai Mara yerlisi bana şöyle dedi: “Beyaz adam çok uzun yıllar önce buraya geldiğinde, şu arkada gördüğün misyon merkezini kurdu. Orada bir kilise, bir okul ve bir hastane açtı. Bizi tedavi ederken, dilimizi ve dinimizi de değiştirdi.”
Ruanda, Nijerya, Zimbabve, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo, Angola, Nambia… hangi Afrika ülkesine giderseniz gidin. Orada aynı hikayeleri duyarsınız. Afrika, en vahşi Batı sömürgeciliğinin canlı müzesidir.
Sadece Ruanda'da, Fransa'nın ölümüne neden olduğu insan sayısı 800 Bindir.
./.
Son olarak gittiğim Güney Amerika'da, İspanyol, Hollandalı ve İngilizlerin işgal ettiği topraklarda insan aklına zarar hikayeler dinledim. Sadece Peru'da 8 milyon İnka yerlisinin, 7 milyonunu öldürmüş İspanyollar. Arjantin, Brezilya, Şili, Kanada, Meksika'da öldürülen yerli sayısının ne kadar olduğu bilinmiyor.
Samoa Kabilesi reisi Tuavii şöyle dedi yıllar önce: “Beyaz adamın tanrısı, paradır.”
BATI TOPLUMUNUN GERÇEK YÜZÜ SÖMÜRGECİLİKTİR
Sömürge tarihi insanoğlunun milyonlarcasının öldürüldüğü, köleleştirildiği, sürgün edildiği ve açlıktan ölüme terk edildiği hikayelerle doludur. Ne acıdır ki, bunlar doğru düzgün anlatılmamıştır ya da anlatılmasına da izin verilmemiştir.
Batı, tüm dünyada sömürgeleştirdiği ve işgal ettiği yerlerde, zulüm ve baskı üzerine faşist yönetimler kurarken, sadece kendi yaşadıkları topraklarda demokrasinin işlemesine izin vermiştir.
Şurası kesindir ki, Batı toplumu asla çok kültürlü, çok dinli, çok dilli yaşamdan yana değildir. Kendini zorlayarak ve 'kerhen' böyle bir yaşam sürmüştür sadece. Her zaman ırkçı, ötekileştirici, sömürgeci ve faşizandır.
Bugün Avrupa fabrika ayarlarına geri dönüyor. Şiddet, ırkçılık, nefret ve faşist tutumları Hollanda başta, tüm Avrupa'yı bir süre sonra esir alacak.
Asıl soruyu tekrar soruyorum: Tüm bunlara karşı biz ne yapacağız? İslam, Batı medeniyetine karşı bir alternatif olabilir mi?
Yarın tartışmaya devam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.