Türkiye’de muhalefetin iflası
Nasıl bir muhalefete sahibiz? İktidar alternatifi, gelecekte Türkiye'yi yönetmeye aday muhalefetten bahsediyoruz. Nasıl bir yönetim anlayışı, nasıl politikası, nasıl stratejileri var bizim için?
CHP yöneticileri onlara yönelik çıkan eleştirilerde, genelde medya kurumuna ve yazara bakıyor. 'Öteki' mahalledense hiç dikkate almıyor ve kategorik olarak 'haksız eleştiri' kısmına koyuyor yazıyı. Eh, bizim mahallede de eleştiri yapmakla, hakaret etmeyi karıştıran birileri yok değil. Ancak muhalefetin kendilerine yöneltilen eleştirileri en azından 'acaba doğru olabilir mi?' diye bakması gerek. Bu iktidar partisi için de geçerli tabii.
Bunu şunun için söylüyorum. Siyasette ana muhalefet demek, iktidarın yarısı demektir. Demokrasinin de en önemli geliştirici unsurdur. İktidarı daha çok demokrat, daha yaratıcı, daha güçlü olmaya zorlar. O sayede demokrasimiz gelişir, ülke daha çok kalkınır, hep birlikte kaliteli bir hayat süreriz.
HERŞEYE 'HAYIR' DEMEK, CHP'Yİ TÜKETTİ
Muhalefet etmek için her şeye 'hayır' demek, sanırım ana muhalefeti temsil eden, CHP'nin en büyük açmazı oldu. Siyaseti tüketen, daraltan ve muhalefette kalmaya mahkum eden bir politikadır bu. Bazı şeylere 'evet' diyebilseydi, iktidarın bazı olumlu icraatlarını destekleselerdi, o zaman hayır demelerinin inandırıcılığı ve anlamı olurdu.
Ancak düşünün, Marmaray'ın yapılmasına karşı çıkanları bile haklı buldu CHP. Köprüleri, havalimanlarını, yolları, tünelleri saymıyorum. Hepsine kategorik olarak 'hayır' dediler. Sonra, 'meydanlarda Erdoğan bizi çok hırpaladı' diyorlar. Haksız mı şimdi Erdoğan?
Referandum öncesinde çok tehlikeli bir politika izledi CHP hatırlayın. 'Kan dökülmeden bu anayasa değişikliği geçmez' demişti Kılıçdaroğlu. Sonra TBMM'de komisyonda, genel kurulda tüm dövüş sporlarını devreye sokarak, maddelerin geçmesini engellemeye kalktı. Olmadı, maddeler geçti. Herkes yediği dayakla, ekranlarda rezil olmasıyla kaldı.
Sonra aniden, sanki ak sakallı bir dede rüyalarına girmiş gibi, birden tüm politikaların yanlış olduğunu anladılar. “ 'Evet' diyen de, 'hayır' diyen de bizim kardeşimizdir” diyerek, Nakşibendi sofileri gibi munis oluverdiler. Başörtülü kadınlara sahip çıkmalar, ezan, bayrak, din muhabbetleri, böyle hidayete erdiler desek yeridir.
'Erdoğan'ı düşmanlaştırmayacağız, AK Parti'yi ötekileştirmeyeceğiz, 'evet' diyenleri düşman görmeyeceğiz…' dedikçe Deniz Baykal dayanamadı, gidip kurşun döktürdü sonunda, ne oluyor bu partiye diye!
CHP'lilerin bu politikayla şaşkına döndüğü kesin ama bence AK Partililer daha çok şaşırdı. CHP'ye, Kılıçdaroğlu'na çok vurdular ama ses yok. Öbür yanağını döner gibi, “kardeşiz, hepimiz biriz, beraberiz, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre…” dediler bir de.
CHP'NİN FRENİ PATLADI
Hani insan kendini tutar tutar, sonra freni patlar ya, son birkaç gündür CHP'nin durumu öyle oldu.
'Yeti be bu kadar sofilik' deyip, meydana döküldü herkes.
CHP Milletvekili Hüsnü Bozkurt, 'Evet' diyen herkesi, önüne katıp İzmir'de deniz dökmekle başladı işe. Şunu merak etti herkes, Trabzon'da 'evet' diyenleri neden Karadeniz'e dökmüyor da, o kadar yol süründürüp İzmir'den denize döküyor!?
Deniz Baykal geri kalmadı. O da büyük bir iştahla “hayır çıkarsa, düşmanı denize dökmüş gibi sevineceğiz” diyerek büyük bir rahatlığa kavuştu.
Sonunda Kılıçdaroğlu çıktı meydana. Kulağına sürekli Baylock ve darbe konusunda birileri bir şey fısıldıyor biliyorsunuz. “Adil Öksüz'ün kim (MİT ajanı demek istiyor) olduğunu ya siz açıklayın ya ben açıklayayım” diye meydan okumasının üzerinden epey zaman geçti ama bir şey açıklamadı. Ortada sahte bir MİT kimliğinin dolaşmasından başka bir hareket de olmadı.
Ve son bombasının pimini çekip ortaya attı: “İktidarda 120-180 Baylockçu var. Saklıyorsanız 15 Temmuz'un kontrollü darbe olduğu akla geliyor”
İktidar çevresi haklı olarak isyan etti:
Ee madem biliyorsun, kamuoyuna açıkla baylock listesini.
'Hayır'.
Savcıya git ver.
'Hayır'.
Kontrollü darbe iddianı ispatla.
'Hayır'.
Mahkemeye ver.
'Hayır'.
İktidar çevresiyle, Kılıçdaroğlu arasındaki diyalog böyle uzayıp gidiyor.
15 TEMMUZU TARTŞILIR HALE GETİRMEK BÜYÜK AYIP
Türkiye'de muhalefetin dramatik iflasını izliyoruz aslında. Buna sevinmek ülke yararına değildir. Ezik ve başarısız muhalefet, demokrasiye fayda sağlamaz. Bizim ülke çıkarını düşünen, mantıklı ve sağlıklı muhalefet yapan partilere ihtiyacımız var. O zaman iktidar partileri daha hızlı koşar, daha dinamik olur. Sonuçta da ülke ve millet kazanır.
15 Temmuz darbesini şüpheli hale getirmek kadar, ülkeye ve millete zarar veren başka bir şey olabilir mi? Söylenecek söz değildi bu.
17 Nisan sabahı, Türkiye'de başka bir siyaset doğacak, bu kesin. Evet de çıksa, hayır da çıksa siyaset başka türlü şekillenecek. Muhalefetin hırçınlığı bundan olabilir mi acaba?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.