Ot bahane, eğlence şahane... Peki hakiki neşe nerede?
Zamanın eli bir yere değmeye görsün...
Çok şey değişiyor.
Hele para oradan silindir gibi geçmişse...
Hazlar ve hırslar herkesten daha hızlı koşmaya başlamışsa...
Bir daha saati geri döndüremiyorsun.
Şarkıdaki gibi, "hiçbir yanılgı geri verilmiyor!" Bazen içimden soruyorum:
Ege'nin o pek gözde kasabasında akşamüstleri içinden Edip Cansever'in şu dizelerini mırıldanan üç beş kişi kalmış mıdır? "Şiirler yazdım, kitaplar okudum/ Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum/ Derinlerde kaldım böyle bir zaman/ Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan/ Ey Yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları/ Söyleşin benimle, bir kere gelmiş bulundum."
Bizim Günaydın'ın sabah giydiği ayakkabının öğleden sonra yağmurla sırılsıklam olmasına çok ama çok sıkılan yazarlarından Mert Vidinli'ye teşekkür etmek gerek. Çünkü geçen gün Alaçatı Ot Festivali hakkında düştüğü bir not dünyada şu sıralar ciltler dolusu kitabın anlatmaya çalıştığı şeyi bir çırpıda ortaya koyuyordu.
Malum, benim de geçmişte çok güzel günler geçirip dostluklar edindiğim fakat dört yıldır gitmediğim Alaçatı'da nisan ayında Ot Festivali düzenlenir.
Ege demek, çeşit çeşit yenilecek ot demektir. Ot yemekleri atölyeleri düzenlenir, lokantalar maharetlerini gösterir, lezzet yarışmaları yapılır ve kasaba birkaç gün dolar taşar.
Tabii sonunda bir bakarsınız, incelikli yemekler kuytulara çekilmiş geriye azıcık ısırgan otuyla çeşitlendirilmiş börek ve pide tezgâhları kalmış.
Günaydın yazarı son durumu şöyle anlatıyor...
"Eda'ya sordum, nedir bu festivalin esprisi, diye. Çok net şekilde şu cevabı verdi. Vallahi Mertcim, ne ottan haberdarım ne de menüden. Maksat eğlence... İstanbul'un popüler isimleri için bir kaçış bahanesi oldu festival. Biz de gittik, eğlendik, coştuk. Hepimize çok iyi geldi."
Vidinli'nin yazısına koyduğu başlık da manidar: "Alaçatı'da otlar bahane, eğlence şahane."
Ot festivalinin "bahane" olması normal!
Turizm böyledir. Hem "ot"un değerini bilmek kolay mı?
Fakat beni ilgilendiren mesele şu: Dar bir sosyal kesimin hayat tarzı algısı bütün topluma bir virüs gibi yayılıyor.
Yalan (fake) hayatların merhemi durmak tükenmek bilmez eğlence arzusu...
Ah, bir bilseler: Eğlence yalancıdır. Doğruyu söyleyen neşedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.