Fevkalade şahsi 1 Mayıs notları
Birini daha idrak ettik... Her yıl büyük beklentilerle (devrim beklentisi, Gezi beklentisi, darbe beklentisi...) karşılanan bir “İşçi Bayramı”nı daha geride bıraktık...
İşte bu bayramla ilgili şahsi gözlemlerim:
- Bulvarlarda, caddelerde, sokaklarda ölüm sessizliği... Coşkuyla kutlanması gereken bayramı (kavlinize göre İşçi Bayramı, kavlinize göre Bahar Bayramı) bu hale getirdiniz ya, helal olsun “işçi sınıfı...”
- Kendilerine “sendika” süsü vermiş birtakım “sarı oluşumlar”ın her yıl bıkmadan usanmadan sergilediği gövde gösterisi, sonucunda emekçilerin kaybedeceği bir vasatı, “siyasetin geri çekilmesi” olarak özetlenebilecek bir vasatı egemen kılmıştır. Bu hep böyle olmuştur...
- Bu yıl Mustafa Sarıgül’ü gördük... Değişmemiş.
- Kendilerine “sendika” süsü vermiş birtakım tahsisli oluşumlar, hangi siyasal kırılma noktalarında ne tür işlevler görmüş? Mesela, en devrimci sendikamız DİSK, 28 Şubat sürecinde neyin tedvirine memur edilmiş. Şerefli basın, bunu da yazın!
- Şimdi bu notları okuyan çapulsuz, “Sermayeye satılmış yazar, hükümet yalakası, burjuva bilmem nesi” diye saydıracak. Türkiye’de gerçek anlamda kapitalizme işaret eden ciddi bir sermaye birikimi var mı ki, sağlıklı bir burjuvazi oluşabilmiş mi ki, onun “satılık kalemleri” türeyebilsin e be eşek herif? Siz herkesi Doğan Medya Grubu memuru mu sanıyorsunuz?
- Emekçi kitleler, neden “emek” temelinde örgütlenmiş (böyle olduğu varsayılan) siyasal yapılara yüz vermiyor da, gidip “emek düşmanı”, “dinci”, düpedüz “gerici” oluşumlara meylediyor? Buradaki “sosyoloji” nedir, neye işaret etmektedir? Emre Kongar’ın bu konuda bir fikri var mı?
- Dün Taksim’e doğru yürüyüş eylemeye çalıştılar ama polis engeline takıldılar. Taksim’in simgesel anlamı varmış... Orada kıyıma uğramışlar, arkadaşlarını kaybetmişler. Şimdi aradan bunca yıl geçtikten sonra, Taksim’de “barışçıl bir gösteri” yapılsa ve emek şehitleri anılsa fena mı olurmuş!
- Bıkmadan usanmadan “Taksim” diye sayıklayıp duruyorlar. Biz de bıkmadan usanmadan aynı gerçekleri tekrarlayıp duracağız: Birincisi, Taksim konumu itibariyle “güvenli” bir alan değil, 1 Mayıs gibi ağır sıklette törenleri kaldıracak ferahlıkta bir alan hiç değil... İkincisi, orası kutsal bir mekân değil... Üçüncüsü, Taksim hem turizmin, hem ticaretin, hem eğlencenin merkezi... Bir tür doğal sit alanı... Bu tür mekânlar korunurlar. Gösterilere ve törenlere kapatılırlar. Dünyanın her yerinde böyledir bu. (Gezi dönemindeki rezilliklerinizi hatırlayın. Hangi devlet izin verir böyle bir “hor” kullanmalara?)
- Ne yasağı? Kim kutlamalara yasak getirmiş? Bilebildiğim kadar, ilk yasak, İttihatçıların “Babıali baskını”ndan sonra gündeme geliyor... Hatırlatayım sevabına: İttihatçılar (Enver Paşa ve hempaları) hükümet binasını bastı, Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı öldürdü, Sadrazam Kamil Paşa’ya zorla istifa dilekçesi imzalattı ve yönetime el koydu. 23 Ocak 1913... İki ay sonra da 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı.
- Lozan görüşmelerinin (ikinci kez) henüz başladığı tarihlerde 1 Mayıs Ankara’da törenlerle kutlandı. Yani, Cumhuriyet’in ilanından altı ay kadar önce... Burada, “gerici” ilan ettiğiniz Birinci Meclis’in rolünü anmak lazım... Bir süre sonra Birinci Meclis lağvedildi, ağırlığı Müdafaa-i Hukuk Grubu milletvekillerinin oluşturduğu yeni bir Meclis kuruldu, Cumhuriyet ilan edildi, iki yıl sonra “Takrir-i Sükûn Kanunu” çıkarıldı. Sonra ne mi oldu? 1 Mayıs kutlamaları “külliyen” yasaklandı.
- Kavlinize göre İsmet Paşa ilerici, Menderes gericidir...
- 1 Mayıs’la ilgili “kısıtlamalar”, ilk kez, “gerici” DP iktidarı döneminde (gerici Menderes’in buyruğuyla) “gevşetildi...” İşçiler ilk kez “ücretli izinli” sayıldı. İşçileri ücretli izinli sayan Menderes, “işçi hakları” lafzını ağzından düşürmeyen “devrimci konvansiyon” tarafından 1961’de darağacına yollandı.
- Matbuatta hâlâ “AKP yasağı” yazan utanmazlar var...
- Atatürkçülerin, İnönücülerin, sağcıların, solcuların, faşistlerin, sosyalistlerin yasakladığı 1 Mayıs, “gerici” AK Parti hükümeti tarafından “resmî bayram” ilan edildi. “Geriye dönüş” olmasın (ilerici hükümetler tekrar yasak getirmesin) diye bu konuda bir de “yasa” çıkarıldı.
- Devrim ufukta “belirir gibi” oldu...
- Mecidiyeköy, Talimhane, Şişli hatları polis kontrolüne geçti. Devrim an itibariyle sona erdi.
- Bu yazı da burada bitti!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.