Her yer tatlıcı... Yine de tatlı değil dünya!
Dikkatinizi çekiyordur...
Şehrin her köşesinde pıtrak gibi tatlı salonları açılıyor, memleketin bütün yerel tatlıları arzı endam ediyor.
Üstüne hanımların işçilikte birbiriyle yarıştığı kek ve pasta dükkânları ve kafelerekleniyor.
Bazı caddelerin manzarası şöyle...
Bir kafe, bir tatlıcı, araya bir dönerci, tekrar bir kafe, bir tatlıcı daha...
Ne oluyoruz yahu?
Uzmanlar "şekeri kes, tatlıdan uzak dur" diye bas bas bağırıyor; tatlıyla kilolar ve sağlıksız metabolizma arasında doğrudan bağlantılar kuruluyor ve biz bunları dinleyip, üstüne çok da hak verip sonra tatlılar; şekerler içinde yüzüyoruz.
Hem Canan Karatay'la hem de karbonhidratlarla anlamsızca aşk yaşayan bir toplum.
Çok tuhaf!
Aşırı kontrolsüzlük diye bir şey varsa, bu tablo onu gösteriyor.
Aslına bakarsanız...
Günümüz hayatında iş yaşamı (medarı maişet motoru) haricinde "kontrollü" olabildiğimiz alanlar ne kadar az.
Bol bol parlak laflar ve bir tür sarhoşluk halinde süren gündelik hayat...
Olay bundan ibaret!
Yemek yemeyi çok seviyor ama kilo almaktan nefret ediyoruz; yürümek istiyoruz, yeşil istiyoruz, hava almak istiyoruz ama arabalardan inemiyoruz. Ortalıkta "fit" kalmak için koşar gibi yürüyen insandan geçilmiyor ama keyif almak için yürüyen yok.
Beslenme tartışmalarıyla kafayı üşüten gelişmiş toplumların haline bakın, obezite hızla artmayı sürdürüyor.
Ya medya? Gıda endüstrisinin numaralarına karşı çıkacak değil ya! Onun yerine tek tek fertlere sesleniyor; "suç sende, yediğine dikkat et, kalorini hesap et, ipin ucunu kaçırma!"
Toplumun kaçırdığı ipi insan tek başına yakalayabilir mi?
Nereye kadar? Nasıl?
Ne zaman beslenme konusu açılsa, aynı şeyi yazıyorum...
Gıda endüstrisini ve onun acımasız pazarlama stratejilerini bilip tartışmadan bu işlerinaltından kalkmaya çalışmak zor.
Ama insan olarak yapacaklarımız yok mu?
Var da nasıl?
O nokta derin.
Sadece boğazını dert edinen bir insan bedenini "fit" kılabilir.
ABD'li komedyen Sarah Silverman gibi "ırkçı olduğumu düşünmeniz umurumda değil, beni zayıf ve fit bulun yeter!" diyorsanız, söz orada bitiyor zaten.
Fazlasını isteyen için her şeyi ters yüz etmek; midenize değil, zihninize girenlere bakmakla işe başlamalı!
Gıdadan çok konuşuyoruz, biraz da "mana"dan konuşsak?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.