Irak olsunlar yeter...
İki şeyden çok korkuyorum... Birincisi, eskilerin ‘hamakat’ diye tabir ettiği, o saflıkla ahmaklık arası özel haletten... İkincisi, ‘yollara düşmüş siyasetçi’den...
İkincisi korkutmuyor aslında...
Güldürüyor...
Bir ‘fetiş’tir yol... Metafor değeri de vardır...
öyle olduğu, öyle olduğu varsayıldığı için, başarısızlıklardan çıkış yolu olarak hep de ‘yol’ ve ‘millet’ metaforlarına sığınılır; sonra da, düşülecek mecralar (yollar) fetişleştirilir.
Mehmet Ağar da yollara düşecek.
Madem millet böyle istedi...
Milletin kararına saygı duymak lazım...
çünkü Mehmet Ağar, siyasette henüz rüştünü ispat edemeden, milletin dediğine kulak vererek genel başkanlıktan çekildi ve yerini, muhtemelen taşıdığı şeyin ‘milletin emaneti’ olduğunu idrak edecek/idrak etmesi beklenen birine bırakacak.
Sonra ne olacak?
Bu ‘biri’nin emaneti taşıyamayacağı görülecek.
İş başa düşecek.
Değerli bir siyasetçi olan Mehmet Ağar, milletin çağrısına daha fazla direnemeyeceği için, mecburen emaneti devralacak.
Böyle olacak...
Böyle olmasında bir sakınca yok; çünkü Demokrat Parti’de Mehmet Ağar’dan başka hareketi sürükleyebilecek, ‘dava’yı geniş kitlelere anlatabilecek ikinci bir lider yok.
Hem, Ağar daha donanımlı, daha karizmatik.
Fakat benim burada iki şeye itirazım var.
Diyesi ki Ağar: ‘Muhtıra, siyaset zeminini bozdu. 22 Temmuz seçim sonuçları milletin takdiridir. Millete küsmeyiz, millete öğretmenlik yapmak bizim görevimiz değildir. Millet ne derse doğrudur. Demokrasi zemininden ayrılmadım. Yeniden yollara düşerek doğruları söylemek bizim işimiz olacaktır.’
Madem milletin dediği doğruydu... Neden hálá Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tutumunuzun doğru olduğunu savunuyorsunuz?
Bu tutumunuz doğruysa, 22 Temmuz seçim sonuçları ne oluyor o zaman?
Bu sonuçlar ‘milletin takdiri’yse, millet de ne eylerse güzel eylerse, o zaman neden Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tutumunuzun doğru olduğunda ısrar ediyorsunuz? ‘Yanlış yaptık. Meclis’e girmeliydik ama yine oy kullanmamalıydık’ demek çok mu zor?
İtiraz ettiğim ikinci husus şu:
Mehmet Ağar ‘dava’yı anlatmak için yeniden yollara düşecekmiş.
Biliyoruz, kendisini, ‘yeter söz milletindir’ diye ortaya çıkan Demokrat Parti’yle ilişkilendiriyor.
Zaten partisinin ismi de Demokrat Parti.
Menderes’in ruhuyla nereden kesiştiğini bilmiyoruz ama, sık sık da Menderes anıştırmasında bulunuyor ve DP’den tevarüs etmiş ‘siyasetler’e atıf yapıyor.
Fakat olmuyor.
Hem ‘söz millette’ diskurunu savunacaksın, hem de sözün millette olduğu/olması gerektiği durumlarda ortalıkta görünmeyeceksin, yani Meclis’ten kaçacaksın.
Kaldı ki, ‘yollara düşmek’ de meseleyi çözmüyor artık.
Millet, kimin ne kadar yol teptiğine değil, ne söylediğine, ne yaptığına, kimlerle dirsek teması halinde bulunduğuna bakıyor. 27 Nisan sürecinde olduğu gibi...
Hamakat bahsine gelince...
Sigarayla içkinin kardeşliğinden bahisle, sigara yasağını ‘laik yaşamı tehdit’ olarak değerlendiren arkadaştan söz edecektim, yer kalmadı.
Sabrım da kalmadı...
Irak olsunlar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.