Allah seni de güldürsün Can!
Ben her lafı CHP’ye getirmekte mahirsem, sen de neredeyse her olumsuzluğu AK Parti’ye bağlamakta mahirsin Can Ataklı.
Demek ki bir farkımız bulunmuyormuş.
Fakat senin ekstra bir özelliğin var:
Her defasında, bir şey yapıp, CHP’yi teknik nakavttan kurtarıyorsun.
Fakat kurtulmuyor işte Can...
İstediğin “muhakeme”yi yürüt, istediğin çarpıtmayı ve kurnazlığı yap, kurtaramazsın.
Bundan bir süre önce, “Darbenin siyasi ayağını bulma kılavuzu” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Darbenin siyasi ayağını bulmanın iki yolu vardı.
BİR- Darbeyi müteakip, ülkeyi kimin yönettiğine bakılır...
İKİ- Darbenin elzem ve gerekli olduğu tezini işleyen çevrelere bakılır.
Konuyu vuzuha kavuşturmak için de, 27 Mayıs ve 12 Eylül’den örnekler vermiştim.
Bu örneklerden yola çıkarak, “15 Temmuz’un siyasi ayağı nerede?” diyen CHP’nin neredeyse bütün darbelerde siyasi ayak işlevi gördüğünü, 15 Temmuz’un siyasi ayağının da CHP olduğunu yazmıştım. Gerekçelerimi de sıralamıştım.
Kurnaz Can Ataklı akıl yürütüyor: “Darbe kime yaradıysa, siyasi ayak odur” dediğim varsayımıyla, 12 Eylül darbesinin Özal’a, 28 Şubat darbesinin de Erdoğan’a yaradığını söylüyor ve “Ne yani, Özal ve Erdoğan darbeci miydi?” demeye getirerek, güya iddialarımın altını boşaltmış oluyor.
Bir defa, “Kime yarıyorsa” diye bir ifade kullanmadım.
Ne dediğimi biliyorum: “İktidarı beklenenler” dedim ve 27 Mayıs darbesinin, “iktidarı beklenen” İsmet Paşa için yapıldığını söyledim.
Kurnaz Can Ataklı, “Ahmet Kekeç hiç 28 Şubat’tan söz etmiyor” diyor. Tezimi zayıflattığı için, özellikle bu darbeyi es geçtiğimi ileri sürüyor.
Oysa yer kalmadığı için 28 Şubat’tan söz etmedim.
12 Mart bahsine de hiç giremedim.
Çünkü gerçekten de yer yoktu.
Madem Can istedi, gireyim o halde:
12 Martdöneminde kimlerin iktidarı bekleniyordu?
Madanoğlucuntasının?
Bu darbe başarılı olamadı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Madanoğlu’nu (yani “Baas devrimi” peşindeki 9 Mart’çıları) tasfiye ederek 12 Mart’ta kendi darbesini yaptı.
Bu darbe, Can Ataklı’nın mahalle ve tıynet arkadaşları tarafından alkışlandı.
Ecevit, CHP genel sekreterliği görevinden istifa etti ama darbenin sosyolojisini oluşturan, büyük ölçüde, CHP’yle dirsek teması halindeki aydınlar ve silahlı bürokrasiydi.
CHP “güzel” bir şey daha yaptı:
Darbeden sonra kurulan teknokratlar hükümetine, üyesi Nihat Erim’i “Başbakan” olarak yolladı.
12 Eylül’de Özal değil, Turgut Sunalp bekleniyordu. “Halkçı” Necdet Calp da olabilirdi...
Evren’in kafasındaki model şuydu: İki partinin güçlü olduğu siyasi bir yapı kurulacak, hükümet sağ ve sol partiler arasında gidip gelecekti; bir Turgut Sunalp, bir Necdet Calp Başbakan olacaktı.
Turgut Özalistenmiyordu. Çünkü anayasayı değiştirmekten korkuluyordu.
12 Eylül’ün kurgusunu halk bozdu.
28 Şubat’ın kurgusunu da halk bozdu.
Kurnaz Can Ataklı, “Kime yarıyorsa, darbenin siyasi ayağı odur” demişim gibi, 28 Şubat’ın Erdoğan’a yaradığını ekleme kurnazlığını gösteriyor ama bu darbedeki rolünü (kendisinin ve arkadaşlarının rolünü, ilaveten CHP’nin rolünü) hiç hatırlamıyor.
28 Şubat, bir medya manipülasyonuydu.
En rezil darbelerden biriydi.
CHP’nin tam desteğini almıştı.
Hemen Baykal’ın, “28 Şubat sürecinde ordu, sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlayan en önemli baskı grubuydu” sözünü hatırlayalım.
Can Ataklı, yazısında, “Hay Allah iyiliğini versin Ahmet Kekeç” diyor.
Ben de, “Çok güldüm... Allah seni de güldürün Can Ataklı” diyorum ve zahmet olmazsa, darbeler tarihine şöyle bir göz atmasını rica ediyorum.
Baksın...
Korumaya aldığı CHP’nin bütün darbelerin içinde, şu ya da bu şekilde yer aldığını görecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.