Özgürlük ve eleştirel düşünce olmadan asla...
Günümüz dünyasında İslam toplumlarının içine düştüğü zilletin temelinde ilmi ve fikri alandaki fukaralığın yer aldığını kabul etmek gerekiyor. Gerek İslam toplumlarının, gerekse diğer toplumların yaşadığı tarihsel tecrübeler göstermiştir ki, eleştirel düşünce olmadan bilim ve fikir hayatında yaratıcı çalışmaların yapılabilmesi ve yeni tekamüllerin olması mümkün değildir.
Maalesef günümüz İslam ülkelerinin hiçbirisinde gerçek anlamda bir özgürlük ortamı olmadığı için eleştirel düşünce gelişememiş, eleştirel düşünce olmadığı için de bilimsel çalışmalar yapılamamıştır.
Dolayısıyla özgürlük yoksunu olmaları yüzünden ilmi ve fikri fukaralığın en dramatik halini yaşayan İslam toplumları, ekonomik anlamda da diplerde seyrettikleri için ne yazık ki terör üreten elverişli bir iklim oluşturmaktadırlar.
Aslında İslam ülkelerinin içine düştükleri trajik hali sadece bugünün şartlarıyla izah etmek mümkün değildir. Zira sorunun tarihsel kökleri var ve oradan bakmadan bugünü anlamak mümkün değil.
***
Biliyoruz ki 16. Yüzyılın sonuna kadar İslam dünyası gerek ilmi faaliyetlerde, gerekse hukuk alanında çağdaşlarına göre en ileri noktadaydı. Sonrasında İslam dünyası Batı’daki değişim rüzgârlarını yeterince izleyemediği için Avrupa bilimsel ve teknik üstünlüğü ele geçirmiştir. Düşünün ki Batı dünyası 18. Yüzyılda sanayi toplumunu yaratacak bir zihniyet devrimi yaşarken, Müslümanlar pozitif bilimleri medrese müfredatından çıkarmakla meşguldüler. Ve bunun sonucu olarak da maalesef Müslümanlar birbirleriyle bilim ve düşüncede değil, ‘ham softa ve kaba yobazlıkta’ yarışır hale geldiler.
Şimdi manzara ortada... Kendi ataletini ve özgürlük fukaralığını görmemekte direnen İslam dünyası hala “Batı Müslümanları yok etmek için uğraşıyor”, “Başımıza bu belaları Haçlı zihniyeti açtı” masallarıyla avunmaya devam ediyor. Herhalde medreselerden pozitif bilimleri de Avrupa çıkarmadı. Ya da hukukun, özgürlüklerin olmadığı despotik yönetimleri Müslümanların başına Batı bela etmedi...
Galiba önce kendi içimizde bir zihniyet değişimini geliştirmeden, yaşadığımız dünyada bir çıkış yolu bulmak pek mümkün gözükmüyor.
Açık söylemek gerekirse modern dönemde dini düşüncenin temsilcileri kendilerini yenilemek yerine, insanlara geçmiş asırların geleneksel kültür kodlarıyla bir din anlayışı sunmaya çalışmaları dünya ile Müslümanlar arasında zihinsel üretim mesafesinin açılmasına yol açmış bulunmaktadır. Maalesef günümüz İslam ulemasının büyük bir bölümü, dini sadece ibadet ve itikat parantezi içine alarak sanki İslam ahirete ait bir dinmiş gibi bir algı oluşturmaktadırlar. Bu yüzden de demokrasi, hak ve özgürlükler, insan hakları, azınlık hakları ve hukuk gibi konularda arkaik bir söyleme sahiptirler.
***
Prof. Dr. Ali Bardakoğlu Hoca bu konuda ‘Yüzleşme’ adlı kitabında, modern dünyada Müslümanların konumu ve demokrasi ilişkisi konusunda çok önemli bir tespitte bulunuyor: “Açıkça görmemiz gerekirse, geleneksel İslami ilimlerin sunduğu öğretiye sadık kalındığı sürece İslam toplumlarında Batılı anlamda demokrasinin yeşermesinin, demokrasinin olmazsa olmazı özgürlüklerin gelişmesinin önünde ciddi zorluklar vardır. Hele bin yıl önceki Müslüman toplumlardaki tarihsel tecrübe ve bu tecrübeye paralel olarak el-ahkamu’s-sultaniyye, es-siyasetü’ş-şer’iyye, el-imame ve’s-siyase gibi başlıklar altında geliştirilen İslam siyaset doktrini, yani dini kültürün tarihsel safahatı aynen korunduğunda bu neredeyse imkansızdır. Klasik doktrinde ısrar edersek bilmeliyiz ki bir gönülde iki sevda olmaz.”
Hemen belirtelim, bu yaklaşım Hocanın da belirttiği gibi demokrasiden vazgeçelim anlamında değil, tam aksine demokrasiyi modern dünyanın gerçekleri içinde değerlendirerek tercihlerimizi buna göre belirlememize katkı olarak değerlendirilmelidir. İlla demokrasiye bir fetva giydirmemiz gerekmiyor kısacası... Yani demokrasinin bir kutsiyeti yok ve olması da gerekmiyor. Demokrasi, insanlığın yüzyıllarca süren tecrübeleri sonucunda bulduğu en makul yönetim biçimi o kadar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.