Kaşınma İstanbul
TÜSİAD yani kısaca İstanbul sermayesi, Tayyip Erdoğan'la uzun süre mücadele etti, onu devirmek için çok uğraştı, yenildi. (Otuz sekiz yıl önce Ecevit'i kolaylıkla devirmişlerdi, bu sefer karşılarına çetin ceviz çıktı.)
"Atatürkçülük" falan gibi kılıflar uydurularak verilen bu mücadele, aslında Anadolu sermayesiyle giriştikleri bir çıkar çatışmasıydı, söktüremediler.
Erdoğan'ı devirebilmek için Gezi ayaklanmacılarını otellerinde saklamak, mağazalarında tentürdiyot, sargı bezi ve İnternet bağlantısı bulundurmak gibi zıpır yollara bile tevessül ettiler.
Bükemedikleri bileği öpmek, en azından şimdilik öyle görünmek zorunda kaldıklarını sanıyorduk... Erdoğan'la "iyi geçinmeye", en azından bir süre kavga etmemeye kararvermişlerdi... Hatta bu yüzden yönetimlerini bile değiştirmişler, "delişmenleri" geri çekip"mülayimleri" öne sürmüşlerdi.
Şimdi ufak ufak gene kafa kaldırmaya başladılar.
Yeni bakanları ziyarete gitmişler, bu arada birtakım "mesajlar" vermişler.
Önce bol bol boş laf... Demokrasi değerleri, özgürlük, milli menfaatler, küresel rekabet, kilit önem, uyum süreci, falan filan.
Gazetelerden okuduğun, havada uçuşan lafları toplayıp sıralayacaksın, duyan da bir şey söylediğini sansın. O kadarını Kılıçdaroğlu bile yapıyor.
Sonra baklayı ağızlarından çıkarmışlar:
"OHAL kalksın!" Kılıçdaroğlu da öyle diyor.
Neden kalksın? İstanbul sermayesinin Avrupa'yla ilişkilerine zarar veriyormuş.
OHAL kalksın, henüz "temizlenememiş" Fetö'cüler de saklandıkları deliklerde kalsınlar.
Devlet sarsılsın, yeter ki beylerin çıkarlarına taş konulmasın.
"Avrupa Birliği'yle uyum süreci kararlılıkla sürdürülsün..."
Almayacaklarına, giremeyeceğimize sağır sultan bile ikna oldu, ama tiyatro oyunu devam etsin. Yeter ki dalgamızı taşlamayın.
TÜSİAD, eğer gene uyuzluk ve kıllık etmeye koyulacaksa, "karşı tarafın" tepkisini de hesaba katmalıdır. Bunu yaşayarak öğrenmiştir, iyi bilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.