Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan

Keşke 'Burası Türkiye'den öte bir Türkiye hayalimiz olsaydı

Keşke 'Burası Türkiye'den öte bir Türkiye hayalimiz olsaydı

Aklımızın erdiği, etrafımızı tanımaya başladığımız ilk günlerden bu yana adeta zihinlere zerkedilen siyasal içerikli tek baskın cümle, “Burası Türkiye” oldu. İlk bakışta kuşkusuz baştan sona ‘milli ve yerli’ bir ifade. Ancak bu cümlenin hangi bağlamda söylendiğine baktığımızda işin rengi birden bire değişiyor. “Burası Türkiye”nin hemen sonuna eklenen “Almanya, İngiltere, Fransa değil” kelimeleriyle cümleyi tamamladığınızda bu ifadenin hiç de masum olmadığını net bir şekilde anlayabilirsiniz. Başta devleti yönetenler olmak üzere pek çok kesimin neredeyse yarım yüzyıldır bütün ideolojik beklentilerini, rejimsel kaygılarını bu ifadenin arkasına gizleyerek ne tür daleveralar çevirdiğini artık çok iyi biliyoruz.

***

Perdenin arkasına sakladıkları, kimsenin görmesini, bilmesini istemedikleri o kadar çok günahları vardı ki, bu yüzden milli duyguları tetikleyecek özel bir ‘hamaset edebiyatı’ geliştirdiler.

Ne zaman özgürlükler, demokratik haklar gündeme gelse, ülkedeki ‘vesayet hukuku’ ile evrensel hukuk karşılaştırmaları yapılsa, “Burası Türkiye, bizim kendimize özgü şartlarımız var” diyerek üzerimize iflah olmaz bir hamaset perdesi çekildi. Öyle ki bu konuda farkındalık oluşturmaya çalışanlar, Batı’daki demokratik ve insani haklarla Türkiye şartlarını karşılaştıranlar ‘sömürge kafalı’ yaftasıyla itibarsızlaştırılarak mahkum edildiler. Daha da vahim olanı, küçücük bir eleştirel bakışın neredeyse ihanetle eşdeğer görülmesidir.

Bu kaliteye düşman söylem dünün en geçerli masalıydı, ne yazık ki bugün de hala geçerliliğini korumaya devam ediyor. Esasında bu zihniyet, görsel ve yazılı medyadan filmlere, eğlence programlarından kültür sanat faaliyetlerine kadar her alanda insanları alıklaştırmayı hedeflemektedir. Geçmişte insanlar Tele-vole kültürüyle alıklaştırılıyordu, bugünse survivor benzeri programlarla uyuşturulup alıklaştırılıyor.

Dünün Türkiye’sinde demokratik değerlere itibar etmek, baskıcı uygulamaları eleştirmek ‘rejim karşıtlığı’ olarak algılanıyordu, bugün de neredeyse benzer bir yaklaşımla iktidar karşıtlığı ve ecnebi hayranlığı olarak değerlendiriliyor.

Maalesef bilim adamlarımız, sanatçılarımız, gazetecilerimiz, yazarlarımız, işadamlarımız hep birlikte kelimenin tam anlamıyla kalitesizlikte yarış halindeyiz. Bu yüzden de gelişmiş dünyanın bireyleriyle aramızdaki kültürel ve bilimsel mesafe giderek hızla açılıyor.

Çünkü kültürel hafızamızı kaybettik, hiçbir şekilde bilimsel ve teknolojik alanda yarışabilecek kalite derinliğine sahip değiliz. Ayrıca okumuyoruz, üretmiyoruz.

İPSOS’un 2016 yılında Türkiye’nin 34 İlinden 13.799 kişiyle gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarını içeren Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’na göre toplumun yüzde 39’u hiç kitap okumuyor, yüzde 47’si hiç dergi okumuyor, en sık yapılan aktivite yüzde 85’le televizyon izlemek.

Yine İPSOS- MORİ’nin 2016 yılı Aralık ayında sonuçları açıklanan 40 ülkede yapılan “Cehalet Endeksi Araştırması” sonuçlarına göre  Türkiye 40 ülke arasında en cahil 9. ülke.

2015 yılı PİSA rakamlarının ortaya koyduğu eğitim başarısında dünyada ilk 50 ülke arasında bile değiliz.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) üç yılda bir hazırladığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2015 sonuçlarına göre Türkiye, PISA 2012’ye göre ortalama 7 sıra düşerken, en çok kayıp ise okuma ve fen bilimlerinde meydana geldi.

***

Türkiye, 70 ülke arasında fen bilimlerinde 52, matematikte 49, okuduğunu anlamada 50’inci sırada yer aldı.

Bu tablo gösteriyor ki, eğer ekonomiden siyasete, eğitimden kültüre kadar her alanda yeni bir kalite ve seviye standardını yakalayamazsak, bilimsel ve teknolojik alanda gelişmiş dünya ile hiçbir şekilde yarışmamız mümkün olmayacağı gibi, içeride de yeni mutsuzluklar üretmeye devam edeceğiz demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ocaktan Arşivi