Haşd-i Şabi Kerkük’e girdi diye mutlu mu olmalıyız?
İran’ın IŞİD’i Haşdi Şabi’nin Kerkük’e girişini coşkuyla veren Türk televizyonlarını hayretler içinde izliyorum. Bir ara tereddüt yaşadım, acaba haberimiz olmadan Türk ordusu Kerkük’e girdi de bizim televizyonlar onu mu kutluyorlar diye. Ama hayır, TSK Kerkük operasyonunda yoktu. Peki bu kadar coşkunun anlamı neydi? Dedim ki bir ihtimal daha var, galiba haberimiz olmadan Bahçeli’nin beş bin ülkücü milisi Kerkük’e girdi ve burayı Türkmenlere teslim etti. Sonra anlaşıldı ki ülkücü kardeşlerimiz de “Ya Allah bismillah, hadi bana eyvallah” deyip ortalardan toz olmuşlar...
***
Artık şunu biliyoruz ki Kuzey Irak’ta olup bitenlerle ilgili Türkiye Barzani’nin burnunun sürtülmesini istiyor. Bunun için de Bağdat yönetimi ve İran’la ortak hareket ediyor. Barzani’nin irrasyonel çıkışı dikkate alındığında Türkiye’nin tavrını anlamak mümkün. Ama anlaşılması güç olan, İran’ın bölgeyi tümüyle hegemonyası altına alma hamlelerine Türkiye’nin bu kadar gönüllü bir şekilde dahil olması...
Denebilir ki “Türkiye İran ve Bağdat yönetimiyle anlaştı, Irak Başbakanı İbadi bugüne kadar Türkmenlere, Sünnilere ve Kürtlere karşı uyguladığı ayrımcı ve Şii fanatizmi politikalarından vazgeçecek.” Eğer gerçekten böyle bir anlaşma yapılmışsa buna diyeceğimiz bir şey olamaz. Ama herhalde Türkiye sözlü teminatlara güvenmeyecektir.
Zira geçmişte yaşananlar ortada... Bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 9. Avrasya İslam Şurası’nda yaptığı konuşmada “Oradaki kardeşlerimizin çağrısına duyarsız kalamayız” diyerek İbadi’nin ayrımcı politikalarına karşı en sert tepkiyi göstermişti. Dolayısıyla, Irak anayasasında Türkmenleri koruyan bir değişiklik yapılmadan Bağdat yönetimine güvenmenin rasyonel bir karşılığı olamaz.
Ayrıca unutmayalım, Bağdat yönetiminin Türk askerini Beşika’dan çıkmaya zorladığı günlerde Haşd-i Şabi çetelerinin sözcüsü Cevad el Tilbawi o günlerde aynen şu ifadeleri kullanmıştı: “Musul’daki Türk birlikleri meşru bir hedef olacak. Türk birliklerine, IŞİD’e nasıl muamele ediyorsak, o şekilde davranacağız.”
İşte bu Haşdi Şabi zihniyeti şimdi Kerkük’ü teslim aldı. Bu arada, Haşdi Şabi’nin başında İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin bulunduğunu da bir yere not etmekte yarar var. Haşd-i Şabi çetelerinin Kerkük’e girişini sevinç çığlıklarıyla karşılayan televizyonlarımızın herhalde bu konuda da bir bildiği vardır...
İşte şimdi tam da bu noktada, eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük’te Türkmenlerin, Sünnilerin, Şiilerin ve Kürtlerin bir arada yaşaması gerektiğine işaret eden “Bütün etnik ve mezhebi renkler” ifadesine sinirlenen Bahçeli’nin, Kerkük’ü teslim alan Haşdi Şabi çeteleriyle ilgili nasıl bir çıkış yapacağını doğrusu çok merak ediyorum. Dün Hakan Albayrak’ın yazısında vardı, Kerkük İl Meclisi’nin duvarına İran lideri Hamaney’in resmini asmışlar. Acaba Bahçeli, Türklük gurur ve şuuru adına çıkıp, “Türk yurdu Kerkük’te bu densizliği yapanlara hadlerini bildirmeliyiz, İran derhal Kerkük’ten elini çekmelidir” diyerek kükreyecek midir? Belki de önümüzdeki günlerde ülkücü milisleri Haşdi Şabi’nin üzerine gönderir... Eğer böyle bir çıkış yapmazsa, korkarım ’82 numara Kerkük’ Türkiye’nin değil, İran’ın olacak.
***
Şu bir gerçek ki, bütün ülkeler dış politika hamlelerini kendi milli çıkarlarının korunmasını dikkate alarak yaparlar. Dolayısıyla Türkiye de Kuzey Irak’la ilgili atacağı her adımı elbette milli çıkarlarını gözeterek atacaktır. Ancak Kerkük konusunda ne yapmak istediğimizi açıkçası, çok anlayabilmiş değilim. Barzani’yi aradan çekip bölgeye İran’ı yerleştirmek milli çıkarlarımız açısından ne anlam ifade ediyor, doğrusu orası biraz meçhul... Haşdi Şabi Kerkük’e yerleşti diye mutlu mu olmalıyız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.