Bazı AKP’liler çok mutsuz!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kudüs konusunda tepkisiz kalacağı ümidiyle çıtayı epey yüksek tuttular; sosyal medya hesapları üzerinden, “Ey Trump, kendine gel!” diye peş peşe “Kudüs” mesajları attılar.
Biri eski Cumhurbaşkanı, diğeri eski Başbakan!
Nihayet Erdoğan’a karşı bir “zemin” bulmuşlardı.
Bu zemin üzerinden “İslamcılık” yapacak, İslam dünyası konusunda hassas Erdoğan’ı “İslamcılıktan” köşeye sıkıştıracaklardı... İstikbaldeki partilerine de (belki) “taban”bulmuş olacaklardı.
Beklenen olmadı.
Erdoğan çıtayı daha yükseğe taşıdı.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nı acil toplantıya çağırdı ve bir de Kudüs konusunda karar aldırdı.
Sosyal medya üzerinden “Ey Trump, kendine gel!” mesajları atanlar ne yaptılar, biliyor musunuz?
Derin bir suskunluğa büründüler.
Belki de mutsuz oldular.
İslamcılık oyuncakları ellerinden alındığı için küstüler.
Medyadaki elemanları da durumdan vazife çıkarıp, “Kudüs kararı hamasettir, daha etkin kararlar alınmalıydı, daha cesur olunmalıydı, AK Parti kurucu ilkelerine dönmelidir”gibilerden ayıp yazılar yazdılar.
Ne yapılmalıydı mesela?
İsrail’e savaş mı açılmalıydı.
İnşaatçı-Başkan Trump hakkında tutuklama kararı mı çıkarılmalıydı?
Efendim, “ey” diye meydan okumak Filistin meselesini çözmüyormuş. Erdoğan bu “ey”leri çoğaltarak Türkiye’nin elini zayıflatıyormuş, inandırıcılığını zedeliyormuş. Bunlar hamasetmiş. Hamaset siyaseti Türkiye’yi dünyada “yalnızlığa” itiyormuş.
Utanmadan bunları yazdılar.
Eski Cumhurbaşkanı ve eski Başbakan “Ey Trump, kendine gel!” diye ünlediğinde “etkin dış politika” oluyor, ama Erdoğan İslam İşbirliği Teşkilatı’nı toplayıp üstüne bir de “Kudüs Filistin’in başkentidir” kararı aldırdığında “hamaset” oluyor.
Öyle mi?
Daha önce çok sormuştum:
Bu AKP’lilerin derdi nedir?
Ne olmasını istiyorlar?
Ne umuyorlar o sinik, sinsi, yaralı muhalefet dilinden?
Nedir Erdoğan’la meseleleri?
Niçin bir türlü çıkamıyorlar o travmadan?
Erdoğan’ı AB hedefini boşlamakla, hamasetle, uygar dünyaya sırt çevirmekle, “Türkiye’yi dünyada yalnızlığa itmekle” suçluyorlardı. Aynı Erdoğan, küçücük bir hamleyle Amerika ve İsrail’i dünyada yalnızlığa itti, bu iki haydut devleti “meşruiyet dışına” attı.
Bu hamlenin bir değeri yok mu?
Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi daha iyisi mi olacaktı?
Bu mu?
Evet, Mayıs ayında bir şeyler oldu.
Başbakan değişti.
Emin olun ki, Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi de Kudüs konusunda bundan daha iyisi olmazdı.
Bunu kabullenin!
HAMİŞ
Bu arada müjde... BM’nin Kudüs kararı eski Başbakanlarımızdan biri tarafından “isabetli”bulundu. Yani, çok beğenildi.
Bu gelişme, Erdoğan’ı hamaset yapmakla suçlayan, İslam İşbirliği Teşkilatı toplandığı günden itibaren meseleyi hafif tarafından ele alıp dalga geçme yolunu benimseyen arkadaşlara ciddi bir işarettir.
Şu sinsice laf sokmaları bırakın artık.
Meseleyi mavra malzemesi haline getirmekten vazgeçin.
Bakın hocanız da yapılan işleri doğru buluyor.
Kurtulun artık şu “travmatik” dilden!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.