Bir insan neden ülkesine ihanet eder?
Neden bu ülkenin haini çok? Bu soruyu, son dönemlerin duygusallık yüklü söylemine bakarak sormuyorum. Daha önce de yazmıştım ve sormuştum (6 Aralık 2016). Afrin operasyonunda güncellenen tartışmalarda, yine ‘hainler ve ihanet edenler’ tartışması ayyuka çıkınca yeniden sorma gereği duydum.
Ben, kim hain, kim ihanet etti tartışmasının, isimler üzerinden süren kısmına katılmayacağım. Daha derinlere inmek ve orada canımızı acıtsa da başka bir şeyi tartışmak istiyorum.
NEDEN BİR İNSAN KENDİ ÜLKESİNE KURŞUN SIKAR?
Bu coğrafyada neden kandırılmış ya da gönüllü, kendi ülkesine, milletine, dinine ihanet eden çok olur?
Düşünün 10 bin km öteden gelmiş, Suriye’de sınırımıza yerleşmiş ABD bayrağının altında, onların verdiği silahı bize doğrultan ve Mehmetçiği şehit eden Türkiyeli bir Kürt genci neden ihanet eder?
Alnı secdeye değen, ağzından din, iman eksik olmayan bir genç, neden FETÖ’cü olup, halkının üzerine F16 ile bomba yağdırır, kendi Meclisini bombalar?
Neden bir dindar insan, IŞİD’ci olur, en vahşi yöntemlerle Müslüman kardeşini öldürür, sivilleri bombalar, kendinden gayri herkesi ‘kafir’ ilan eder?
EL Kaide, Eş Şebap, Boko Haram… terörle sivilleri öldüren, yaptığı her eylemi İslam’a zarar veren örgütlere insanlar neden katılır, neden tetik çekerler?
Neden bu coğrafyada, ABD’nin, İsrail’in, İngiltere’nin ya da başka yabancı bir ülkenin devşirmesi bu kadar kolay bulunuyor?
Bugüne kadar hep sonuçları tartıştık. Oysa nedenleri tartışmamız gerekiyor.
İHANET BİR SONUÇTUR, NEDENİNİ BULMAMIZ GEREK
Aslında ‘terörün, terör örgütlerinin ya da istihbarat örgütlerinin insan kaynağı nasıl bulunuyor?’ diye sormalıyız.
Evet, ABD bayrağı altında, ABD silahı ile doğduğu ve büyüdüğü ülkeye kurşun sıkan insan haindir. Lakin bu bir sonuçtur. Bizim bunun nedenini bulmamız gerekiyor.
Yani, hain yetişen yeri bulmamız, bataklığa dönmüşse orayı kurutmamız gerekiyor. Bunu da hamasetle, sloganla, duygusallıkla yapamayız. Teröre insan kaynağı kazandıran ortam, sistem, düzenek her ne ise, onu ancak bilimle, akılla, fikirle, araştırmayla, uzman eliyle tespit edebiliriz.
TERÖRE KARŞI BİLİMSEL ÇALIŞMALAR NEDEN AZ?
Ne hazindir ki, 40 yıldır terörle mücadele eden ülkemizde, üniversitelerimizde hala bir terör araştırma merkezimiz bulunmuyor.
Terör araştırma merkezi kurulması için sürekli dertlenen Prof. Dr. Hilmi Demir, 1989’dan itibaren PKK üzerine sadece 11 doktora tezi yapıldığını söylüyor. Avrupa’da terör üzerine binlerce doktora tezi olduğunu ve durumumuzun içler acısı olduğu ekliyor.
Terörün en çok acı verdiği Diyarbakır, Gaziantep gibi şehirlerde, üniversitelerimiz neden bir araştırma merkezi kurmaz acaba?
TERÖRÜ ÖNLEMEK İÇİN BİR SOSYAL POLİTİKA YOK
Terörle mücadelede bir güvenlik politikamız varsa bile, hala bir sosyal politikamız bulunmuyor. Oysa terör sadece bir güvenlik meselesi değil, sosyal bir sorundur aynı zamanda.
Bir genci, bir insanı terör örgütü üyesi olmaya iten sebepleri bulmadığımız ve bu sebebi ortadan kaldırmadığımız müddetçe, terörün bitmesi mümkün değildir.
İstediğimiz kadar hainleri tek tek listeleyelim, onlar hakkında dava açalım, mahkum edelim… asıl kaynağa, asıl nedenlere inmedikçe, durumun hiçbir şekilde değişmediğini hepimiz görüyoruz sanırım.
İşin kolayı, Afrin operasyonuna karşı çıkan, devleti suçlayan herkesi hainlere destek veren ‘öteki hain’ diye ilan etmektir.
Ancak asıl devlet aklı, bunun temeline inmek, kaynağı bulmak ve orayı kurutmaktır. Hem gençlerimizi kurtarmış, hem de terör örgütünün, istihbarat örgütlerinin insan kaynağını kurutmuş oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.